About the author  ⁄ admin

 

Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Rumyana Bachvarova, Edirne Valisi Dursun Ali Şahin’i ziyaret ederek, sınır güvenliği ve ekonomik alandaki ilişkiler konusunda görüş alışverişinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bachvarova geçtiğimiz yıllarda çok tartışılan Bulgaristan – Türkiye sınırındaki tel örgünün kaldırılıp, kaldırılmayacağını konusunda, “Buradaki güvenlik çiti kalkmayacak, çit göçmenlere karşı alınmış bir önlemdir. Türkiye ile dostluk bağını etkileyecek bir durumu yoktur” şeklinde konuştu. Bachverova ayrıca basın mensuplarının, mültecilerin sınırı geçmesi halinde ateş emrinin olup olmadığını sorması üzerineyse; “İllegal geçişlerde de bazı haklar mevcut” şeklinde yanıt verdi.
Komşu ülke Başbakan Yardımcısı Bachvarova dün akşam saatlerinde Edirne’ye geldi. Vali Şahin’i makamında ziyaret eden Bachvarova’yı burada Belediye Başkanı Recep Gürkan, Dışişleri Bakanlığı Edirne Temsilcisi Başkonsolos Murat Ahmet Yö-rük ve bürokratlar karşıladı. Va-lilik makamında gerçekleştirilen yaklaşık yarım saatlik toplan-tının ardından basının karşısına geçen Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Bachvarova ve Vali Şahin toplantının içeriğini kamuoyuyla paylaştı.
Vali Şahin, komşu ülke Başbakan Yarımdımcısıyla 3 konu görüştüklerini belirterek konu başlıklarını aktardı. Şahin; “Bugün sayın Bulgaristan Başbakan Yardımcısı ve aynı zamanda İçişleri Bakanı hanımefendiyle 3 konu üzerinde görüştük. Birincisi sel felaketlerinde bize yardımcı olmaları konusunu kendilerine ilettik. İkinci husus ise tel çitin kaldırılması gerektiğini ve bu konuda ısrarcı olduğumuzu söyledik. Bunun zaten başlangıçta geçici olarak yapıldığını ama devamlı şekle dönüştüğünü belirttik. Kendisi de bize, önceki hükümetleri zamanından intikal eden bir proje olduğunu ve bu projenin sonunu getirmemiz gerektiğini ifade etti. Üçüncü konu da mülteci olaylarında Edirne’de gayret gösterenlere değerli Başbakanları ve Bakanlar Kurulu’nun teşekkürlerini iletti” dedi.
Bulgaristan Başbakan Yardımcısı Bachvarova ise sınır güvenlikleri ve ekonomik alandaki işbirliklerinden dolayı Vali Şahin’e teşekkürlerini ilettiklerini belirterek; “İki ülke ilişkileri anlamında Avrupa Birliği’nde (AB) örnek oluşturan iki ülkeyiz. Bu konuda da şu ana kadar yaptığımız en iyi ortaklığımız sınır güvenliği konusunda mültecilerin korunması ve kapılardaki güvenlik sorunları konusunda yaptığımız çalışmalardı. Şu ana kadar ki sayın valimizin sınır güvenliği açısından yapacağı çalışmaların bizim tarafımızdan olumlu bulunacağını ve devam ettireceğimizi belirtmek istiyorum” şeklinde konuştu.
BACHVAROVA: “TEL ÖRGÜ KALKMAYACAK”
Başbakan Yardımcısı Bachvarova daha sonra basın mensuplarından gelen soruları yanıtladı. Geçtiğimiz yıllarda da çok tartışılan tel örgünün kaldırılıp, kaldırılmayacağını sorulduğu Bachvarova; “Buradaki güvenlik çiti kalkmayacak. Çünkü bu Bulgaristan Parlamentosu’nun aldığı bir karar. Fakat şunu da eklemek istiyorum ki, bu çit göçmenlere karşı alınmış bir önlemdir. Türkiye ile dostluk bağını etkileyecek bir durumu yoktur. İkili ilişkileri etkileyecek bağlamda yapılmış bir olay değildir” diye konuştu.
“İNSANİ AMA İLLEGAL BİR DURUM”
Bulgaristan’ın güneydoğusundaki Elhovo kasabasına yakın Sredetz köyünde geçtiğimiz günlerde gece saatlerinde Afgan bir sığınmacının Bulgar sınır polisi tarafından öldürülmesi hakkındaki soruyu yanıtlayan Bachvarova; “Öncelikle bu elim kaza için üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Fakat buradaki durumun sınır bölgesini ihlalden sonra oluştuğunu da belirtmek istiyorum. Yani illegal bir geçiş sonrası yapılan bir kaza sonucu ölen bir mültecidir. Hangi anlamda bakarsanız bakın elim bir kaza bu. Buradaki durum şu; bir sınır devriyesi işini yapmaya çalışmıştır, bir yandan da mülteci sınırı geçip grup halinde geçmeye çalışmış. Burada öyle bir durumla karşı karşıyayız ki, hem insani bir durum hem de illegal bir durum var ortada” ifadelerini kullandı.
“İLLEGAL GEÇİŞTE BAZI HAKLAR MEVCUT”
Bachverova son olarak basın mensuplarının, mültecilerin sınırı geçmesi halinde ateş emrinin olup olmadığını sorması üzerine; “Tekrar altını çizmek istiyorum. Burada illegal bir geçişten bahsediyoruz. Tabi ki burada insani bir durum var. Bizim bundan sonra yapmamız gereken bu insani duruma karşı bu tür kazaların yaşanmadan ne tür önlemler alınabileceğini hesaplamak. Ama bahsettiğiniz soruda da böyle illegal geçişlerde de bazı haklar mevcut” şeklinde konuştu.Olgay GÜLER

http://www.hudutgazetesi.com/haber/26359/sofyadan-edirneye-tesekkur.html

Read More →

BEYAZ SÜTUNDA KANIMIZ NAKIŞ

Kapıkule’nin orda,

Arda, Meriç ve Tunca’nın kesiştiği ırmaklarda,

beyaz kemerli köprü ortasında,

Selimiye süngüsünün derin gölgesinde,

Bulgaristan Türklüğünün kalbi atmakta.

At kuyruklu,

uzak ufukları görebilen Oğuz Kağan’ın torunu,

kıl heybesindeki yavrularını,

bu yol ayrımından

Balkanlar’ın eteklerine uğurlarken,

sanki önceden sezmiş,

suyun ötesine geçtiğimizde,

ileride başımıza gelecekleri.

Ne de olsa önceden bu topraklar,

atamızın meşhur buyruğundaki Urum Kağan’ınmış .

Bu fermanın ilk mısralarını hatırlayalım;

“- Ben Türklerin Kağan’ıyım,

Dünyanın dört bucağına hakim olmam gerekir.

Sizlerden itaat istiyorum.

Kim benim buyruğuma baş eğerse,

hediyelerini kabul eder dost sayarım.

Her kimde baş eğmez ise, ona gazap eder,

üzerine ordu çekip, baskın yapar yok ederim.”

Çin Kağan’ı itaatini ve dostluğunu bildirmiş.

Ama Urum Kağan’ı itaatini bildirmemiş

ve Trakya ovasında Türk cengaver cirit atmış…

Git zaman, gel zaman,

Edirne köprüsü altından çok sular geçti,

bazen oluk oluk al kanımız,

bazen de acı feryadımızın çığlığı sel olup aktı.

Bizim tek tesellimiz

ve tükenmeyen umudumuz,

güneydeki o şefkat ve sıcaklık saçan,

burç kulesinden bizleri gözetleyen,

iri ve keskin bakışlı ecdat gözüydü.

Karda ve tufanda,

yakıcı ağustos sıcağında bile,

bizim sadık bekçimiz her daim nöbetindeydi.

Tarihimizde ve hayatımızda

sembollerin yeri, anlamı ayrıdır.

Kapıkule,

Meriç üzerindeki beyaz kemerli köprü,

yanı başındaki yeşil Er meydanı,

biraz yukarıdaki Sinan’ın ihtişamlı mirası derken,

atar damarımızda akan kırmızı asil kanı

canlı ve diri tutan,

yeni bir sonsuzluk sembolü eklendi,

akıncı ecdadımızın Kapıkule’sine

– Türkan Bebeğin Beyaz Anıtı.

Srebrebnitsalı dört yaşındaki kız çocuğu sorabilmişti;

“- Anneciğim, küçük kızlar için küçük kurşun var mı !”diye.

Türkan’mız ise henüz masum ve siyah gözlü bir bebekti,

alnının ortasına hoyratça kurşun isabet ettiğinde.

Acısının yüreklerimizde kan seli akıttığında…

Bundan sonra bizim oralarda ıssız kaldı dağlar.

Su değirmenin ağır taşı altında ezildi bağrımız.

Çarklar durdu.

Fecirler den nefret eder olduk.

Hepimiz tek yürek sabır taşı olduk.

Ve yeniden

Oğuz Kağan’ın yadigarı olduğumuzu hatırladık,

çünkü kurt göklerin,

ala geyik ise toprağın ve ruhun sembolüydü.

Nice Türk Destanında olduğu gibi,

bizim dağının vadilerinde ve sarp kayalıklarında

kınalı geyikler ve ceylanlar dolaşırdı.

Küçük geyik ve ceylan yavrularına

uzatılan namlunun karşıtını bize

yine ecdadımız öğütlemekte.

Bir gün, Oğuz Kağan, ormanda bir geyik ele geçirip,

onu bir söğüt dalı ile bir ağaca bağlayıp,

oradan uzaklaşır.

Tan ağarırken gelip, görür ki, canavar geyiği yemiş.

Sonra, bir ayı tutar,

onu altın kuşağı ile ağaca bağlayıp gider.

Ertesi sabah, görür ki, canavar ayıyı da yeyip gitmiş.

Bu kez o ağacın dibinde kendisi durur

ve canavarı öldürür…

Söğüt dalı veya altın kuşakla o ağaca

bağlanan masum geyiğin ve suçsuz sevimli ayıcığın

akıbeti, kimin kinle tıpatıp benzeşmekte?

Türkan bebekleri,

onların çilekeş anne ve babalarını

kurtaramayanlar utansın!

Gün geldi, Türkan Bebek,

bir beyaz kanatlı melek gibi,

suyun ötesine ulaştı.

Sedefçi başı,

yeşil park inşa etti onun için.

Behçet’in maharetli parmakları

gece gündüz beyaz mermeri oydu

ve beyaz kanatlı meleği

yeniden anne kucağına

kavuşturdu…

Bu özgürlük sevincinin mahşerinde,

Doktor Esma’nın elleri titriyordu,

Türkan’ın beyaz tül duvağını açarken…

Hüngür, hüngür ağladı,

Arda boylarından gelen,

elleri katran ve menekşe kokan,

al yanaklı kadın alayı.

Kaderine küsmüş, boyunları kısalmış,

çakmak çakmak gözleri ışıldayan erkekler

suskundu,

dudaklarını ısırıyordu çaresizlik.

Suyun ötesinden, bön bön bakan

kızıl gözlü ajanlar da gelmişti,

Türkan Bebeğin dirilişine.

Ama o kahpe tek kurşunun

şimdiki sahibini öğrendiklerinde,

dört nala suyun ötesine koştular…

Yerli mal fanatikleri,

Türk kanı ve ruhu yoksunlarını da epeyce korku sardı.

Balkanlar’dan,

yiğit Mustafa’lar,

ölümsüz Türkan’lar tugayları

akın akın dönüyordu

Türkün öz Ana Toprağı’na.

Nehirlerin ve köprülerin kesiştiği noktada

atmakta kalplerimiz.

Anne ve kızının masumiyeti

bembeyaz sütünde yaşam bulmuş.

Sihirli yontucu,

kaderimizi beyaz mermere kanla oymuş.

İşte o beyaz muammada gizli bizim alın çizgimiz!

Şair ne kadar da doğru söylemiş;

“Elindeyse, beyazdan gel de sıyır beyazı!”

Mümin Topçu

Read More →
“Gümülcine Yeni Cami dün gece kimliği belirsiz kişi veya kişilerin saldırısına uğradı. 9 Ekim Cuma gecesi kimliği belirsiz kişi veya kişiler Yeni Cami’nin kapısına sprey boya ile yazı yazıldı ve şekiller çizildi. Saldırganlar, cami kapısına Yunanca “Türkler dışarı” (Ekso i Turki) yazdılar.”

Bu haberi okuyunca etnik kimliğimizin inkârından sonra sıranın dini kimliğimize geldiğini üstelik mesajın dini mekânlarımıza etnik yazılarla çok açık verildiğini birkez daha gördük. Gerçi bunun ilk ve yeni bir eylem olmadığını maalesef ki biliyoruz. Gelin hafızamızı tazeleyelim;

2015 Nisan ayında Gümülcine’de Yenicemahalle’deki Mahmaut Ağa Camii kundaklanmış ve çıkan yangında ciddi maddi hasar meydana gelmişti. Aynı gece Alankuyu Mescidi’nin bahçesi saldırıya uğrayarak ağaçlar kesilip bahçeye zarar verilmişti.

2014 Nisan ayında, Dedeağaç’taki Avandos mahallesi mescidinin kapısına kesilmi bir domuz kafası bırakılmıştı.

2014’te Rodos’ta Müslüman mezarlığına yırtılmış Kur’an-ı Kerim sayfaları Altın Şafak broşürleriyle birlikte atılmıştı.

2013’te Başkent Atina’da Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma Fethiye Camii’nin restorasyonu amacıyla yapılan ihaleye karşı çıkan aşırı sağcı bir grup ihalenin yapıldığı binaya saldırı düzenlemişti.

2012’de Gümülcine’deki Eski Camii’ye 20 kişilik bir topluluk tarafından molotof kokteylleri ve havai fişeklerle kundaklama girişiminde bulunulmuş, caminin arka pencerelerinden birine “Altın Şafak”ın (Hirisi Avgi) adı yazılı bir pankart asıldı.

2011’de Kavala’da Alaca Camii’nin girişinde, kimliği tespit edilemeyen kişi ya da kişilerin bir domuzu kestikleri, daha sonra başını bıçak ile ahşap kapı üzerine çiviledikleri bildirilmişti.

2011’de Gümülcine’ye bağlı Uysallı Köyü Camii’nin camları kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kırılmıştı.

2010’da İskeçe Beyköy Camii’ne molotoflu saldırı düzenlenmişti.

2009’da İskeçe’deki Sünne Camii’ne kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından düzenlenen saldırıda, caminin camları kırılmış, kapı ve duvarlarına boya ile Yunanca küfür içeren sloganlar yazılmıştı.

2009’da Gümülcine Poşpoş mahallesindeki Türk Azınlığa ait mezarlık, kimliği belirsiz kişilerce tahrip edilmiş, 20’den fazla mezar taşı yerinden sökülerek kırılmıştı. Mezarlık duvarlarına ise “Konsolosluk Defol” ve “Hrisi Avgi- Altın Şafak Örgütü” yazıldığı kaydedilmişti. Aynı mezarlık, 2012’de ikinci kez saldırıya uğramış, bu kez yaklaşık 10 mezar taşına zarar verilmişti.

2004 yılında kundaklanan ve tamamen yanan İskeçe’deki Okçular Köyü Camii, 2009’da tekrar kundaklanarak yakılmak istenmişti.

Bu olaylar, son yıllarda Batı Trakya’da diğer alanlarda yaşanan insan ve Azınlık hakları ihlallerinin yanı sıra dini hayata müdahalede kutsal mekânlara yönelik saldırıların da arttığını da açıkça göstermektedir. Ülke genelinde pek çok olayda adı geçen, Batı Trakya’da da son yıllarda yukarıda da sıraladığımız olaylarla da adını duyuran göçmen ve yabancı karşıtı söylemiyle dikkat çeken ırkçı Altın Şafak’ın siyasi bir parti olarak mecliste güçlenerek yer alması ise Türk Azınlık açısından endişe konusu.

2009’da sadece yüzde 0.29 oy alan Altın Şafak’ın, 2012 seçimlerinde yüzde 7 oy alarak meclise girmesinin ardından aynı yıl Batı Trakya’da Türk Azınlık köylerinde Altın Şafak örgütü üyesi oldukları söylenen motosikletli gruplarca gösteriler ve Gümülcine Türk Gençler Birliği’ne ve T.C. Gümülcine Başkonsolosluğu’na yürüyüşler gerçekleşmişti. 2015 Eylül seçimlerinin ardından 18 milletvekili ile parlamentoda 3. güç olarak, Avrupa Birliği ülkelerinde faaliyete müsaade edilen Neonazi yanlısı tek siyasi parti olarak var olmaya devam eden Altın Şafak’ın bölgeye etkisi ne olacak göreceğiz.

Gelin bir de 7,3 milyon nüfuslu Bulgaristan’da yaşayan 1,5 milyon Müslüman Türk’ün maruz kaldıklarına bakalım.

Bulgaristan’da ırkçı grupların Müslüman ibadet yerlerine saldırıları sistematik olarak devam ettiği ve Müslüman nüfusun tepkisine rağmen son 25 yılda bu tür eylemlerin sayısının 250’ye ulaştığı kaydediliyor.

Bulgar parlamentosunda da hala yer alan ırkçı Ataka (Atak) partisi gibi oluşumların üyelerinin saldırıları özellikle son yıllarda arttığı belirtiliyor. Hatırlanacağı üzere, 2011 Mayıs’ında, Bulgaristan’ın Türklere olan zulüm ve soykırım politikalarına karşı ilk direniş ateşinin yakıldığı kent olarak bilinen Cebel’de, on binlerce Türk’ün kutlamalar için bir araya geldiği gün, ATAKA taraftarları, cami önünde Cuma namazı kılan cemaatin üzerine yumurta attı ve bir seccadeyi yaktı.

ATAKA yandaşları, bundan kısa bir süre önce de, yine Cuma namazı sırasında Ataka partisi milletvekilleri Sofya’da Banya Başı Camisi’ne karşı provokatif bir eyleme imza atmışlardı.

2010’da Şumnu’da bulunan Şerif Halil Paşa Camii (Tombul Camii) saldırıya uğramıştı. Şerif Halil Paşa Camii’nin duvarlarına gamalı haç işareti çizilerek, İslam karşıtı küfür içerikli sloganlar yazılmıştı.

2012 yılında Nevrakop’ta bulunan Blagoevgrad Bölge Müftülüğü binasına kesilmiş bir domuz başı asılmıştı. 2014 yılında ise Nevrokop’taki yaklaşık 500 yıllık Karaca Paşa Camisi’nin minaresine önce 2,5 metre boyunda demirden yapılmış bir haç dikilmiş, sonrada minarenin alt kısmına kırmızı boyayla gamalı haç çizilip, Hristiyan propagandası içeren ırkçı sloganlar yazılmıştı.

Yine 2012’de Velingrad Merkez Cami saldırıya uğramış, daha önce de Müslüman mezarlığında kabirler kırılıp tahrip edilmişti.
2015’te ise saldırılar oldukça yoğunlaşmış görünüyor.

Blagoevgrad şehrinde yaşanan olayda caminin girişine kesik domuz ayakları ile kanlı kalplerin bırakıldığı bildirilmişti.

Olayın Bulgaristan’ın Osmanlı’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesinin 137. yıl dönümünün kutlandığı günde gerçekleştirilmesi dikkatleri çekmişti.

Varna’daki Aziziye Camii’nde sabah namazı öncesinde meydana gelen yangının çıkış sebebinin İslam karşıtlarının saldırısı olduğundan şüphelenilmişti. Aynı caminin çatısı iki yıl önce de ateşe verilmişti.

2015’te Yukarırahova’da (Gorna Oryahovits) bu kez inşaat halindeki camiye saldırı düzenlenmişti. Irkçı ve İslam karşıtları tarafından düzenlendiği belirtilen saldırıda camiye gamalı haç işaretleri ve hakaret içerikli ifadeler çizilmişti. Irkçıların aşırı tepkilerinden dolayı caminin minaresinin yapımından vazgeçilmişti. Ancak saldırılar ve engellemeler durmayınca caminin inşaatı da durdu. Cami şu an kaba inşaatı tamamlanmış halde durduğu bildiriliyor.

Bu yılın Ramazan ayının başında ise Gotse Delçev’de de camiye “kesik domuz başı” atılarak saldırıda bulunulmuştu.

Yine bu yıl, Dobriç şehrinde bulunan Hacı Osman Camisi’nin duvarlarına 2 metrelik haç çizilmiş, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Filibe’nin merkezindeki Hüdavendigar Camii (Cuma Camii) ise ateşe verilerek yakılmak istenmişti. Murat Hüdavendigar Camii2014’te de gösteri yapan bir grubun, taşlarla ve yanıcı maddelerle saldırısına maruz kalmıştı.

Avrupa genelinde yükselen İslamofobi ve yabancı düşmanlığının, yukarıda Batı Trakya ve Bulgaristan Müslüman Türklerinden örneklerini sıraladığımız etkilerinin, farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı diğer Balkan ülkelerinde de olduğu muhakkak. Etnik çatışmanın beşiği olan Balkanlar’da İslâm karşıtlığı, ‘90’lardaki etnik baskı sürecinde yaşandığı gibi bu çatışmadan beslenerek şiddetli boyutlara ulaşıyor.

Günümüzde de bölge Müslümanları, bazı çevrelerin “İslâm dinini ve bu dinin mensuplarını kendi varlıklarına karşı tehdit unsuru” olarak görmeleri gerekçesiyle direk ya da dolaylı olarak şiddet eylemlerine maruz kalıyor.

2000’li yıllarda yükselen yabancı ve İslâm düşmanlığıyla birlikte artan ırkçılık ve nefretin kendini gösterdiği alanlardan biri olarak ibadethanelere saldırılarda Avrupa’da da bilanço ağır.

Avrupa ülkelerinde de Müslüman nüfusla paralel olarak artan cami ve mescitler, ırkçı ve Müslüman karşıtı grupların saldırılarına hedef oluyor. Almanya’da 2012 yılından Mart 2014’e kadar camilere 78 saldırı düzenlenmiş. Londra polisinin açıkladığı verilere göre, 2013 yılında sadece başkentte 500 Müslümanlara karşı nefret suçu işlenmiş. Norveç, Danimarka, Hollanda ve Avusturya’da da 2013 ve 2014’te camilere domuz başı bırakma ve cemaat ve imamlara fiziksel şiddet olayları yaşanmış.

Bu da gösteriyor ki, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslâm karşıtlığı gibi toplumları etnik ve dini ayrıştırıcı eylemlerin artışına aklı selim hiçbir ülke kayıtsız kalmamalıdır. Dünyadaki en büyük sorun belki de, birlikte yaşayamamadır. Avrupa ve özellikle etnik ve dini alt ve üst kimliklerin iç içe geçtiği Balkan ülkeleri, ‘farklı olanı kabul edip, farklı kültürlerle, farklı renkteki insanlarla nasıl birlikte yaşayacağımızın cevabını bulmalı ve uygulamalı, içselleştirmede eğer zorlanıyorsa, ‘sindirmek’ eylemini asimilasyon olarak değil hazmetme olarak algılamalıdır.

Dilek Adalı OSMAN

 

Read More →

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Strazburg’da AİHM Büyük Daire’de görülen “Ermeni soykırımı”temyiz davasını kazandı. Karar bugün sabah saatlerinde görülen duruşmada açıklandı. Kararla “Ermeni soykırımını iddiaları”nı reddetmek suç olmaktan çıktı. Karar, Avrupa’da “Ermeni soykırımı iddiaları”nı kesin olarak tanıyan ülkelere darbe oldu. Zira AİHM’in verdiği bu nihai karar, 42 Avrupa Konseyi üyesi devleti doğrudan, diğer devletleri ise uluslararası hukuk açısından bağlıyor. Böylece “Ermeni soykırım iddiaları”, “Yahudi soykırımı” gibi bilimsel kesinlikle değerlendirilemeyecek. Perinçek”Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dediği için yargılanmıştı. İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğinin vurgulandığı karar, 7’ye karşı 10 oyla verildi. Ayrıca 1915 olaylarının Yahudi soykırımıyla benzetilmeyeceğine vurgu yapıldı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in İsviçre’de 2005 yılında verdiği konferanslarda, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” demesi üzerine bu ülke yargısınca ‘ırkçı ayrımcılık’ gerekçesiyle cezaya çarptırılmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ise ‘ifade özgürlüğü’ vurgusu yaparak İsviçre’yi haksız bulmuştu. Bunun ardından İsviçre Hükümeti’nin talebi üzerine temyiz süreci başlamıştı. Duruşmada Ermenistan tarafının avukatlığını George Clooney’nin eşi Amal Alamuddin Clooney üstlenmişti.

NE OLMUŞTU

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Ermeni soykırımı” iddialarının “emperyalist bir yalan” olduğunu söylediği gerekçesiyle, İsviçre mahkemelerinde yargılanmış ve çeşitli cezalara çarptırılmıştı. Bunun üzerine Doğu Perinçek konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmüştü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi’nin, 27 Aralık 2013 tarihinde verdiği kararda, İsviçre mahkum edilmişti.

AİHM KARARI: TÜRKİYE SOYKIRIM YAPMADI

Karara göre;

-1915 olaylarının niteliği tartışmalıdır. Bu konuda alınmış bir yargı kararı yoktur.

-Bu açıdan da 1915’de yaşananlar, 2. Dünya Savaşı’nda yaşanan Yahudi soykırımından farklıdır.

-Konu, tarihçilerin tartışmaları gereken ve tartışmakta oldukları bir husustur. Dolayısıyla bu konuda parlamentolar ve mahkemeler karar veremez.

-1915 olaylarının “soykırım” olarak nitelendirilemeyeceğinin savunulmasını yasaklamak ve bunu cezalandırmak, düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Bu tür yasaklamalar ve cezalandırmalar AİHS’nin 17. maddesi kapsamında değerlendirilemez.

ŞİMDİ NE OLACAK

İsviçre Hükümeti bu karara karşı AİHM’i Büyük Dairesi nezdinde itiraz etmişti. 28 Ocak 2015 tarihinde Strazburg’da AİHM Büyük Dairesi’nde yapılan duruşmaya Doğu Perinçek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İsviçre ve onun safında Ermenistan Hükümeti temsilcileri katılmıştı.

AİHM Büyük Dairesi, 9 Temmuz 2015 günü nihai kararını verdi. Duruşmada Doğu Perinçek de hazır bulundu. Karar, bugün Strazburg’da yapılan duruşmada dünya kamuoyuna açıklandı. Kararla İsviçre ve Ermenistan kaybetti. “Ermeni soykırımı iddiaları”nı reddetmek fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirildi. Böylece Ermeni olaylarının “Yahudi soykırımı” gibi bilimsel kesinlik taşımadığı tescillendi.

AİHM’in vereceği bu nihai karar, 42 Avrupa Konseyi üyesi devleti doğrudan, diğer devletleri ise uluslararası hukuk açısından bağlıyor. Karara göre:

– “Ermeni soykırımını tanıma” kararı alan devletler, bu parlamento kararlarını geri almak zorunda kalacak ve mevzuatlarında “Ermeni soykırımını inkar”ı suç kabul eden ve cezalandıran devletler, mevzuatlarını değiştirmek durumunda olacak.

Ayrıca 1915 olaylarını ders kitaplarında “soykırım” olarak niteleyen devletler, müfredatlarını buna göre değiştirip, düzeltmek zorunda kalacak.

Odatv.com

Read More →

Edirne Belediye Başkanlığı tarafından bu yıl 3.’sü düzenlenen Edirne Kitap Fuarı’na katılan  Ali Kırca, Canan Tan, Ediz Hun, Cengiz Hortoğlu ve Onur Behramoğlu gibi ünlü yazarlar Edirneli kitapseverler tarafından büyük ilgi gördü.

Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı’nda düzenlenen Edirne 3. Kitap Fuarı’nın ikinci gününde birbirinden ünlü yazarlar kitapseverlerle buluştu.  Edirne Belediye Başkanlığı’nca, eğitim-öğretim faaliyetlerinde bulunan öğrencilere kitap okuma alışkanlığı kazandırmak, okuyucuları yazarlar ile buluşturmak amacıyla düzenlenen kitap fuarında 10 Ekim Cumartesi (bugün) Dr. Ali Güntekin, Nilgün Ilgaz, Aydın Ilgaz, Ahmet Aziz Nesin, Adnan Gündüz, Mehmet Ağırgan, Özlem Ağırgan, Muhammet Güzel, Savaş Ünlü, Aytül Hançerler, Ali Kırca, Canan Tan, Özgen Keskin, Ayhan Tunca, Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Onur Behramoğlu, Ediz Hun, Salih Altınok, Yar. Doç. Dr. Özcan Aygün, Murat Çavga, Rıdvan Canım, Cengiz Hortoğlu, Güngör Mazlum, Sencer Yurdatapan, Haluk Kayıcı ve Necdet Tezcan isimli yazarlar yer aldı.

Sevdikleri yazarlarla bir araya gelmenin mutluluğunu yaşayan Edirneliler, kitaplarını imzalatmak için birbiriyle yarıştı.

Kitap imza törenine geçmeden önce fuar alanını gezen Canan Tan ve Ali Kırca, tarihi kervansaraya hayran kaldı.

Bugüne kadar birçok fuara katıldığını ifade eden Canan Tan, “Aziz Nesin benim ilk kitabımın basılmasına vesile olmuş bir isim. Kitap Fuarı’nın Aziz Nesin’e atfedildiğini duyunca hiç tereddüt etmeden bu fuara katılmayı kabul ettim.  Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansaray’ına, kervansarayın o mistik havasına bayıldım. Hiçbir kitap fuarı bu kadar güzel bir mekanda gerçekleşmedi. Edirne’nin okuyucu kitlesi de gerçekten çok iyi. Kitapseverlerin ellerinde kitaplarla bizi beklemeleri çok hoşuma gitti” dedi.

Edirne’yi ve Edirne insanını çok sevdiğini anlatan Ali Kırca ise, “Bu kadar güzel mekanda, böyle bir fuara imza atan Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’a teşekkür ediyoruz. Bu yıl 3.’sü düzenlenen bu kitap fuarı inşallah çok uzun ömürlü olur” diye konuştu.

http://www.edirne.bel.tr/kitap-fuarina-ilgi-yogun/9465/

Read More →

Türkiye’yi ziyarette bulunan Başbakan Boyko Borisov İstanbul’da Türkiye Başbakanı Ahmed Davutoğlu ile biraraya geldi. Gerçekleştirilen ikili görüşmede, mülteci akını ve buna bağlı güvenlik riskleri, sınır kontrolünde işbirliği, iyi komşuluk ve ortaklık çerçevesinde ikili ilişkilerin gelişimi gibi güncel konular ele alındı.

Başbakan Boyko Borisov, mülteci konusunda sağlanan destekten dolayı Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a teşekkürlerini sundu ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’nde Ankara’ya tam destek vereceğini bir kez daha ifade etti. Borisov, Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinde Türkiye’nin omuzlarında taşıdığı mülteci yükünün hafifletilmesinin son derece önemli olduğunu belirterek bu konunun Avrupa Konseyi’nin bir sonraki oturumunda görüşülmesini temenni etti..

Öte yandan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, mülteci krizinin global soruna dönüştüğünü ve AB’nin bu yönde daha fazla çaba sarfetmesi gerektiğini söyledi. Borisov, Ankara’ya desteğini teyit ederek Brüksel’de Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Başkanlarıyla temaslarda bulunacağını ekledi.

 

http://bnr.bg/tr/post/100612957/

Read More →

Bulgaristan’ın Kırcaali Eyaleti’nden Kırcaali Haber Gazetesi Sahibi ve Türk Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Müzekki Ahmet ile Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneği Başkanı Seyhan Mehmet, Edirne Belediye Başkan Vekili Selçuk Çakır’ı ziyaret etti.

Edirne Belediye Başkanlığı makamında gerçekleşen ziyarette Başkan Vekili Selçuk Çakır, kendisine nezaket ziyaretinde bulunan Kırcaali Haber Gazetesi Sahibi ve Türk Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Müzekki Ahmet ile Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneği Başkanı Seyhan Mehmet’e teşekkür etti.

Kırcaali Haber Gazetesi’ni inceleyen Çakır, bölgede yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Kırcaali Ömer Lütfi Kültür Derneği Başkanı Seyhan Mehmet ise, Edirne ile Kırcaali arasında ilişkileri değerlendirerek, iki kent arasında ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin çok iyi olduğu ve bu ilişkilerin daha da geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Edirne’nin Avrupa’ya açılan bir kapı olduğuna değinen Çakır, “İki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine Edirne Belediyesi olarak büyük önem veriyoruz. Kırcaali, Bulgaristan’daki en önemli eyaletlerin başında yer alıyor. Sosyal, ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi konusunda hazırlanan tüm projelere Edirne olarak katılmaya hazırız” dedi.  

http://www.edirne.bel.tr/baskan-vekili-selcuk-cakir-kircaalili-misafirlerini-agirladi/9473/

 

Read More →

İzmir ile Selanik arasında başlayan direkt uçuşlar, iki dost belediye başkanı Aziz Kocaoğlu ile Yannis Boutaris’i bir kez daha bir araya getirdi. Konuk Başkan Boutaris, “Türkleri kardeşim, Avrupalıları ise ortağım gibi görüyorum. İnsan ortağıyla kavga eder, yolunu değiştirir ama kardeşleriyle kavga da etse yolunu değiştiremez, aynı yolda birlikte kalır” diye konuştu.

Yunan bir havayolu şirketi tarafından İzmir-Selanik arasında haftada 2 gün olarak başlatılan karşılıklı uçuş seferleri için Adnan Menderes Havalimanı’nda tanıtım toplantısı düzenledi. Selanik’ten kalkan uçakla İzmir’e gelen Selanik Belediye Başkanı Yannis Boutaris’i havalimanında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosu Theodore Tsakiris, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş ve TAV ve İzmir Genel Müdürü Erkan Balcı karşıladı.

İki kentin kalkınmasına katkıda bulunacak
Sıcak karşılamanın ardından düzenlenen törende konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Selanik’le İzmir, Ege denizindeki partnerler şehirler. Karşılıklı sinerji yaratarak iki kentin de kalkınmasına katkıda bulunacak direkt seferlerden büyük mutluluk duyuyoruz. Bu seferlerin başlaması için Selanik Belediye Başkanı’nın çok büyük emeği var. Eğer bu uçağı karşılıklı doldurursak, uçak firması da memnun kalırsa, haftada iki sefer olan bu uçuşlar daha da artacak, deniz ulaşımının da yolu açılacaktır. Tüm emeği geçenlere İzmir halkı adına sonsuz teşekkür ediyorum” dedi.

Türkler benim kardeşim
Selanik Belediye Başkanı Yannis Boutaris ise direkt uçuşların ardından deniz ulaşımı için de ellerinden gelen gayreti göstereceklerini söyledi. Boutaris, “İzmir ile Selanik iki kız kardeş. Anneleri var, İstanbul. Bu iki kız kardeş buluşmalı ve görüşmeli. Yunanistan, İzmirli iş adamı için Balkanlar’a açılan kapı. İzmir de Yunan işadamları için Doğu’ya açılan kapı. Umarım Doğu’daki hüzünlü olaylar sona erer. Türkler benim kardeşim, ben onları böyle hissediyorum. Avrupalıları ise ortağım gibi görüyorum. İnsan ortağıyla kavga eder, yolunu değiştirir ama kardeşleriyle kavga da etse yolunu değiştiremez, aynı yolda birlikte kalır” diye konuştu.
Törende Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosu Theodore Tsakiris, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Elinair Başkanı Giannis Mouzenidis ve TAV İzmir Genel Müdürü Erkan Balcı da birer konuşma yaptı.

Uçuş numarası 1881
Törene katılanlar daha sonra, üzerinde İzmir Saat Kulesi ile Selanik Kalesi figürlerinin olduğu pastayı kesti. Ardından da Belediye Başkanı Boutaris başkanlığındaki Selanik heyeti, Atatürk’ün doğum tarihi olan “1881” uçuş numaralı uçakla İzmir’den ayrıldı. TAV yetkilileri, Yunan şirketinin Selanik-İzmir uçuşlarında “1880”, İzmir Selanik uçuşlarında ise “1881” uçuş numarasını kullandıklarını belirtti. İzmir ile Selanik arasındaki direkt uçuşlar Salı ve Cumartesi olmak üzere haftada 2 gün gerçekleştirilecek.

 

http://www.izmirlininsesi.com/yerel-youmlnetimler/category/304zmir-buumlyuumlk351ehir

Read More →

KİTAPSEVERLER VE YAZARLAR BU FUARDA BULUŞACAK

Edirne Belediye Başkanlığı tarafından bu yıl 3. düzenlenecek olan Edirne Kitap Fuarı, 09-18 Ekim 2015 tarihleri arasında Ekmekçizade Ahmet Paşa Kevransaray’ında, kitapseverlere ve ünlü yazarlara kapılarını açıyor.

Edirne Belediye Başkanlığı’nın, Türkiye’nin 21. yüzyılda dünyaya armağan ettiği kültür ve sanat elçilerinden biri olan Aziz Nesin’e doğumunun 100. Yılı nedeniyle atfettiği ‘Edirne Kitap Fuarı’ birbirinden ünlü yazarlara ev sahipliği yapacak.

Edirne’yi kültür ve sanat şehri yapmak için yola çıktıklarını ve bu hedef doğrultusunda birçok projeye imza attıklarını ifade eden Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, “Çocuklarımızı ve gençlerimizi kitaplarla buluşturmak bizim en önemli görevimiz. İlk yıl düzenlediğimiz kitap fuarı büyük ilgi gördü. Vatandaşlarımızdan aldığımızı olumlu talepler doğrultusunda kitap fuarını geleneksel hale getirdik. Yayınevleri tarafından yayımlanan eserleri ve yazarlarını okuyucuları ile buluşturmak amacı ile 09-18 Ekim 2015 tarihleri arasında Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı’nda bu yıl üçüncüsünü düzenleyeceğimiz Edirne Kitap Fuarına tüm halkımızı bekliyorum” dedi.

9 Ekim 2015 Cuma saat 14.00’da açılışı gerçekleşecek olan Edirne Kitap Fuarı’nda aynı zamanda ‘Aziz Nesin 1915-2015 fotoğraflarla yüzyıllık Özyaşam Öyküsü’ adlı sergide sanatseverle buluşacak.

Kitap Fuarında Göktuğ Canbaba, Mehmet Güler, Sevim Ak, Nazlı Eray, Ali Kırca, Canan Tan Hakan Günday, Ataol Behramoğlu, Ediz Hun, İsmail Saymaz, Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Bahadır Yenişehirlioğlu, Dr. Ali Güntekin, Aytül Hançerler, Aydın Ilgaz, Nilgün Ilgaz, Pelin Atakan, Halil Delice, Hamit Eteevrans, Perihan Yıllı, Cengiz Hortoğlu, Hakan Günday, Canan Tan, Nazlı Eray, Gülçin Akan, Süleyman Faruk Göncüoğlu, Serhat Yabancı, Ömer Sevinçgül, Yalçın Küçük, Onur Behramoğlu, Muhammet Güzel, R. İhsan Eliaçık, Murat Atilla, Semih Bulgur, Osman Coşkun, Irmak Zümer Tolunay, Çetin İmer, Mikail Erdoğan, Nurşen Üçkan, Haluk Kayıcı, Ahmet Aziz Nesin, Aşkın Zengin Akkuş, Murat Çavga, Rıdvan Canım, Salih Altınok, Serhat Oktay, Uğur Alkan, Ayhan Tunca ve Güngör Mazlum gibi ünlü yazarlar kitapseverlerle buluşacak.

Kitap Fuarında yer alacak firmaların yerleşim düzeni ise şu şekilde olacak:

A SALON

“1- Çınar Yayınları, 2- Mürekkep Basım, 3- Can Yayınları, 4- Yapı Kredi Yayınları, 5- İletişim Yayınları, 6-  Versus-Aylak Kitap, 7-  Önel Yayıncılık, 8-  Hacettepe Yayınları, 9-  Ceren Yayınevi, 10- İlgi Kültür Yayınları, 11- Tekin Yayınevi, 12- İş Bankası Kültür Yayınları, 13- İstanbul Bilgi Üniversitesi, 14- Bizim Kitaplar, 15- Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 16- Gerekli Şeyler Yayınevi, 17- Düşün-Nesin Yayıncılık, 18- Penguen Yayınları, 19- Mor Işık Yayınevi”

 

B SALONU

“1-Timaş Yayın Grubu, 2- Bellek Yayınları, 3- Epsilon Yayınevi, 4-Kültür Ve Turizm Bakanlığı Geleneksel El Sanatları, 5-Metis Yayınları,6-Atatürk Araştırma Merkezi, 7-                   Atatürk Kültür Merkezi, 8-Doğan Egmont, 9-Doğan Yayın Grubu, 10- Cumhuriyet Kitaplar, 11- Remzi Kitapevi, 12- Mavi Bulut Yayıncılık, 13- Parafix Yayınevi, 14- İskenderiye Yayınları, 15-Martı Yayınları, 16-BKY Yayınları”

AVLU

“1- Çizmeli Kedi Yayınevi,2- Bilmar Yayınevi, 3- E.F.E. Dunyasi Yay. Dağ, 4- National Geographic Kids, 5- Pearson, 6- Martı Çocuk”

 

Read More →
Balkan Türklerinin son yüzyıl içinde yetiştirdiği büyük lider ve fikir adamlarından Osman Nuri Peremeci 1874 yılında Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde, çarşı camii yanındaki bir evde doğumuştur. Babası Hacı İsmail Efendi, annesi Emine Hanımdır.

 

Varna yakınlarında Beylili köyündeki çiflikleri dolayısiyle  “ Beyliler “ diye anılan ailenin, en büyük çocuğu olan Osman Nuri, ilkokulundan sonra ortaöğrenimini Şumnu Ruştiyesinde yapmış, milli terbiye ve ideal şuurunu ise dedesi Şumnu Müftüsü Mustafa Raşit Efendi’den almıştır.

 

Müftü Raşit Efendi’nin yanında çok iyi Arapça, Farsça ile talik, ayan kufi, sülüs gibi eski yazı çeşitlerini  iyi öğrenen Osman Nuri, çok küçük yaşta tarih sevgi ve şuuruna varmış, tarih öğretmeni olmaya karar vermiştir.

Çok eski ve tanınmış akıncı – bayraktar aileden gelen müfti Raşit Efendi torununu, ayrıca iyi bir hatip ve din alimi olarak yetiştirmiş, din hocalığı icazetini de kendi eliyle imzalamıştır.  17 yaşında öğretmen olan ve daha sonra Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbula giden Osman Nuri Hoca burada Maarif Nezaretinde “ Meclis-i Kebiri Maarif “ önünde sınava girerek tarih öğretmeni olmuş, Osmanlı hükümeti tarafından Varna Ruştiyesi tarih öğretmenliğine tayin edilmiştir.  1890 yılında ilk dersini veren Osman Nuri Efendi daha sonra Bulgaristan’ın çeşitli şehirlerinde, Osman Pazarı, Eskicuma, Pravadi, Niğbolu, Rusçuk, Tırnova’da öğretmen olarak çalışmış, işgal altında bulunan Balkanlar’daki eski Türk kentlerinde Bulgarların ezmek istediği Türklerin milli şuurunu yeniden ve cesaretle canlandırmaya çalışmıştır.

 

Bulgaristan’daki Türk okullarının hakları ve Türk azınlığının milli bütünlük esasları için genç yaşta mücadeleye atılan Osman Nuri Hoca, okullarda Türk gençlerine öğrettiği milliyetçi, Türkçü fikirleri bulunduğu şehrin camilerinde verdiği vaazlarla müslüman halka da aşılamıştır. Balkan Türklerinin meselelerinin yanısıra Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarda geçirdiği siyasi krizleri de yakından izliyen Osman Nuri Hoca, 1900 yılından itibaren Bosna’da yayınlanan VATAN, Kırım’da yayınlanan TERCÜMAN, Pariste yayınlanan MİZAN gazetelerine devamlı yazı yazarak Balkan Türklerinin sesini buralarda da duyurmuş, İmparatorluğu bölücü fikirlere karşı çıkmış, istibdat idaresine kafa tutmuştur.

 

Bu gazetelere ikiyüz kadar makale yazan Osman Nuri Hoca daha sonra Balkan Türklerinin örgütlenmesi fikri üzerine durmuş, ilk olarak da 1906 da Bulgaristan Türk Mualimler Birliğini kurmuştur.  Osman Nuri Hoca’nin başkan seçildiği bu kuruluş Bulgaristan eğitim hayatında tam bir reform yaratmış ve Türk cemaatine yaptığı kongreler ile birçok haklar sağlamıştır. Bu haklar şöyle özetlenebilir :

 

1   -Türk Cemaati, okulları için Türk öğretmen okulları açabilecektir.

2 – Türk Muallimler Birliği Bulgaristan MaarifVekaleti Meclis-i Kebir-i Maarifinde temsil edilecektir.

3 – Türk okulları kitapları, Türkçe basılabilecektir.

4 – Bulgar okulları gibi Türk okulları da kendisine ait toprakları işliyebilecek, geliri okula ait olacaktır.

 

Bu hakların sağlanması için Bulgaristan’ı bir uçtan bir uca gezen, her şehirde maarif kongreleri topıyarak Türk öğretmenlerini, din hocalarını ve müslüman halkı teşkilatlandıran Osman Nuri Hoca bir süre sonra Bulgaristan Türklerinin milli liderlerinden biri haline gelmiş. Bulgar hükümeti tarafından adım adım takip edilmeye başlamıştır. Osman Nuri Hoca bu yoğun çalışmaları arasında Balkanlardaki Türk okullarında okutulmak üzere BULGARİSTAN COĞRAFİYASI, TARİH (7cilt) DİN VE MİLLET ŞUURU, MEDENİ BİLGİLER (Malumat-i Medeniyye) kitaplarını da yazmıştır.

 

Türk okullarında ders kitabı olarak okutulmaya başlanan bu kitapların bir süre sonra müslüman cemaat tarafından gizlice okunan rehber yayınlar haline geldiği görülmüş ve Bulgaristan Türkleri sessizce teşkilatlanmaya, çeşitli faaliyetlerde birleşmeğe başlamışlardır.  Bu arada Osman Nuri Hoca’nın zaman zaman başında sarığı, sırtında cubbesiyle uzak Türk köylerinde ve kasabalarında uyarıcı vaazlar verdiği, konuşmalar yaptığı da gözden kaçmamaktadır.

 

Osman Nuri Hoca ve ideal arkadaşları daha sonra 1919’dan itibaren Anadolu harekatını benimsemiş, Bulgaristan Türklerinin önce Büyük Millet Meclisi Hükümetini, sonra da Türkiye Cumhuriyetini tanımalarını desteklemelerini sağlamışlardır. Eski Sofya Büyükelçisi Fethi Okyar ile eski askeri ateşe Mustafa Kemal’in başında bulunduğu Anadolu ihtilali esasen ilk gününden itibaren bütün dünyada olduğu gibi Balkanlarda da büyük heyecan yaratmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Bulgaristan’daki Türklerin gizli faaliyetleri artmıştır.Bu arada Osman Nuri Hoca da Varna Türk konsolosuyla birlikte çalışmaya başlamıştır, 1926’da konsolos Mahmut Beyle bir Bulgaristan gezisine çıkmıştır. Bu gezileri ve gelişmeleri tehlikeli bulan Bulgar Hükümeti ilk olarak 1927 yılında Osman Nuri Hoca’nın öğretmenlik hakkını elinden almış, daha sonra da kendisini tevkife karar vermiştir. 1927 yılı eylül ayında bir akşamüstü Şumnu’daki evinde yazı geçiren ve çalışmalar yapan Osman Nuri Hoca’yı gizlice ziyaret eden emekli Bulgar öğretmeni Nedef, sonradan polis ajanı olduğu anlaşılmıştır. – “ Seni tevkif edecekler hoca, başının çaresine bak “ diyerek ikazda bulunmuştur.

 

Bulgar polisinin devamlı takibi dolayısiyle her böyle bir durumla karşılaşma ihtimalini hesaplayan Osman Nuri Hoca bu uyarış üzerine ailesine ve çocuklarına doğrudürüst “Allahaısmarladık”  bile demeden bir gecede sınırı geçerek Edirne’ye gelmiştir.  Osman Nuri Hoca Türkiye’ye iltica edince Edirne’ye yerleşmiş ve kendi ifadesiyle “ Doğup büyüdüğü ömrünün en güzel günlerini geçirdiği “ Balkan topraklarından ayrılamamıştır.  Hayatını kazanmak için Edirne’de Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurarak iş isteyen Osman Nuri Hoca ilk olarak Edirne’nin Subaşı köyü öğretmenliğine tayin edilmiştir.

 

Bu görevi sevinçle kabul eden ve Subaşı köyünde “ Modern ve yeni bir köy yaratma yolunda denemeler “ yapan Osman Nuri Hoca’nın çalışmaları ilgiyle, taktirle izlenmiştir. Bir yıl sonra Edirne merkezine alınan ve Bulgar okulunda Türkçe dersleri ile ortaokul – lisede tarih dersleri vermeye başlayan Osman Nuri Hoca bundan sonraki hayatını ilmi çalışmalar yapmakla geçirmiş, çok sevdiği Edirne’ye büyük hizmetlerde bulunmuştur.  Edirne Halkevinde, Edirne ve Yöresel Eski Eserleri Araştırma Kurumunda yaptığı tarih çalışmalarının yanısıra Edirne müzesinin kurulmasında da görev alan Osman Nuri Hoca, Osmanlı İmparatorluğuna bir asır başkentlik eden talihsiz sınır şehrinin meselelerini İstanbul’da yayınlanan Tasvir-i Efkar gazetesine yazdığı makalelerde açık bir dille savunmuştur.

 

Ayrıca “Resimli Şark”, “Köy Postası”, “Damla”, “Altı Ok “, “Resimli Ay”, “Milli Gazete” gibi birçok dergiye de tarih sohbetleri, araştırmalar yazan Osman Nuri Hoca, Soyadı kanunu çıkınca PEREMECİ soyadını almıştır. Merhum üstad sorulursa soyadının manasını şu şekilde anlatırdı :

 

Pereme, Tuna’da ve Karadeniz’de kullanılan küçük çektirmelere verilen addır. PEREMECİ ise “Kayıkçı” anlamına alınabilir.  Türk Tarih Kurumu I. Ve II. Kurultayına katılan Osman Nuri Peremeci “ Tuna Boyu Tarihi “, “ Atalar sözleri “, Ernest Meumann’dan dilimize çevirdiği “ Pedagoji “ ve nihayet “ Edirne Tarihi “ gibi büyük eserlerini Edirne’de Kaleiçinde bulunan mütevazi evinde yazmıştır. Bu evin bulunduğu sokağa Edirne Belediye Meclisi Tarafından 1 Haziran 1967 tarihli kararla merhum Osman Nuri Peremeci’nin adı verilmiştir.

 

Osman Nuri Peremeci 1927’de Türkiye’ye iltica ettikten bir yıl sonra, 1928’de Bulgaristan’da  kalan eşi Ayşe Hanım zatürrie hastalığına tutularak ölmüştür.

 

Osman Nuri Peremeci ikinci defa 1934’de Edirne’de aslen Kırcaali’li olan Servet Hanımla evlenmiş, bu evlilikten Bilgin ve Ömer Ekin adlarında iki erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Merhum Osman Nuri Peremeci’nin öğretmenlik hayatı eğitim, terbiye ve yetiştirme yönlerinden genç öğretmenler için tam bir örnektir. Üstad, özellikle tarih derslerinde öğrencisine verdiği dersi, öğretmek, sevdirmekle kalmamış gerçek manada Türk gençleri yetiştirmeyi daima amaç edinmiştir. Bu gün bütün öğrencileri Osman Nuri Peremeci’yi sadece bir öğretmen, bir tarih bilgini olarak değil, bir önder ve örnek insan olarak hatırlamakta ve yadetmektedirler. 23 Nisan 1945’te Osman Nuri Peremeci için Edirne’de 55. Yıl jubilesi yapmak üzere hazırlıklar başladı.

 

Edirne Lisesinden Yetişenler Derneği mensuplarının hazırladığı bu büyük jubileye hocanın yurdun her köşesindeki öğrencileri gelecek, büyük bir tören yapılacaktı. Ancak çok istediği halde büyük tarihçi Osman Nuri Peremeci bu törende bulunamadı. Ve kısa süren bir hastalık sonunda 17 Mart 1945 Cumartesi sabahaı saat 08.05’te çok ağır bir gece geçirdikten sonra hayata gözlerini kapadı.

 

Merhumun kalbi çok yoğun çalışmaya dayanamamış ve durmuştu. Osman Nuri Peremeci’nin ölümü Edirne’de, Trakya’da ve bütün yurtta, Balkanlar’da büyük üzüntü yarattı. Osman Nuri Peremeci Bulgaristan Türkleri tarihinde olduğu gibi umumi Türk kültür tarihinde de layik olduğu yeri almıştır.

 

Osman Nuri Peremeciye

 

Sen Tuna’dan ses getirdin bize

Sen ışık tuttun donuk gözlerimize

Sen Rodoplar’dan, sen Lofçalar’dan,

Seslendin bize ….

 

Sonra öz vatan canım Edirne,

Odak olmuştu gözlerine.

Bir gün Mecnun misali düştün yollara.

Varsın dedin binbir bela gelsin, başıma,

Fakat ben mutlak kavuşmalıyım aziz vatanıma.

 

Vatan sevgisi, tertemiz damarlarında,

Çarpan bir nabızdı her zaman.

Bir sabah kurşun kubbeler diyarında,

Sıcak duygularla, güler yüzle,

Selamladı seni, ay- yıldızlı, tan.

 

Dost Peremeci, insan Peremeci !

Sen bir gün işte böyle katıldın aramıza,

Ve zaman zaman merhem oldun, yaramıza.

Vatan dedin, Edirne dedin,

Tuna türkülerini gözlerinle söyledin.

 

Sen yurt aşkıyla tutuşup yanan insandın,

Sen tüm varlığını bu vatana adayandın.

Bilgiyi, insanlığı, erdemliği, sevgiyi,

Hasılı her doğru, her güzel şeyi,

Türk çocuklarına anlatan insandın.

 

Yalnız seng-i musallada bilmedik kadrini,

Her zaman andık, her zaman sevdik seni.

Yağmur yağdı, sel aktı, çamur oldu ama,

Sen tertemiz kaldın, anlına bir tek kara düşmedi.

Göğüsünün üstünde kavuşturup güzel ellerini,

Mutluluk içinde dünyaya yumdun nur gözlerini….

 

Uluğ TURNALIOĞLU

 

Read More →