Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kodzias, Makedonya Dışişleri Bakanı Nikola Poposki’nin daveti üzerine Üsküp’te resmi çalışma ziyaretinde bulunuyor.

Yunan Dışişleri Bakanı Kodzias’ın başkent Üsküp’te mevkidaşı Poposki ile ikili görüşme gerçekleştireceği öğrenildi. Yapılan açıklamada ise iki bakanın Yunanistan ile Makedonya arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi konusunda alınan önlemler üzerinde durulacak.

Kodzias Makedonya ziyareti kapsamında, Dışişleri Bakanlığı’nda yapılacak Büyükelçiler Kosneyi toplantısında da konuşma yapacak. Kodzias’ın bu toplantıda “Avrupa ve Balkanların Geleceği” başlıklı konuda konuşma yapması bekleniyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kodzias ayrıca Makedonya ziyareti kapsamında Cumhurbaşkanı Gyorge İvanov ile Başbakan Emil Dimitriev ile bir araya gelecek.

Kaynak: www.yenibalkan.com

Read More →

Bugün Makedonya´nın Gostivar şehrinde 14.sü düzenlenen “Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi” başladı. Uluslararası Vizyon Üniversitesinin ev sahipliğinde yapılan kongreye çok sayıda yerli ve yurt dışından gelen akademisyenler katıldı.

Kongreye ayrıca Makedonya Cumhuriyeti Devlet Bakanı Furkan Çako, Anayasa Mahkemesi Üyesi Salih Murat, TMBH Genel Başkanı Erdoğan Saraç, Uluslararası Vizyon Üniversitesi Rektörü Fadıl Hoca, Kongre Koordinatörü Ahmet Vecdi Can, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Közhan Yazgan,T.C. Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Recep Ali Er, rektörler, dekanlar ve bilim adamları katıldı.

Uluslararası Vizyon Üniversitesi Rektörü Fadıl Hoca, yaptığı açılış konuşmasında “Makedonya ve Türkiye Cumhuriyetlerinin mükemmel siyasi ilişkileri ardından ilimde, bilimde ve müşterek faaliyetlerde beraber olup bu kongrenin düzenlenmesi aslında farklı ülkelerden değişik kurumların başarılı çalışmalar yapabildiğinin en önemli bir göstergesidir.” sözlerini ifade etti.

Hoca, sözlerinin sonunda kongrenin düzenlenmesinde katkı sağlayan üniversitelere ve tüm kurumlara teşekkürlerini iletti.

Kongreye katılamaya Türkiye Cumhuriyeti Üsküp Büyükelçisi Ömür Şölendil, mesajı da iletildi. Büyükelçi Şölendil mesajında bu etkinliğin Türk dünyasının gelişmesi bilincine katkı yapacağını ümit ettiğini ifade etti.

Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesini Temsilen kongreye katılan Yusuf Aliyev yaptığı açılış konuşmasında, Türk dünyasının ortak dili Rusça değil Türkçe olması dileklerini iletti. Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Ahmet Vecdi Can, yaptığı konuşmada son günlerde yaşanan onca olayın yanında bir çok etkinliği ertelendiğini belirterek bu kongreyi burada düzenlemenin büyük başarı olduğunu ifade etti.

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Közhan Yazgan, konuşmasında “Bugün burada 14.´sünü gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongremiz de Kırgızistan´da 2003 yılında vakfımızın yüksek okulları tarafından başlatılmış ve gün geçtikçe önemi ve etkisi artarak aralıksız olarak her yıl değişik ülkelerde Türk yurdunun ev sahipliğinde gerçekleşmektedir.” dedi.

T.C. Kredi Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Recep Ali Er, açılış konuşmasında Makedonyalı kardeşlerimizle aramızda Osmanlı´dan bugüne devam eden güçlü bir dostluk bağı var. Bugün Türkiye´den pek çok üniversitenin Makedonya üniversiteleriyle koordineli çalıştıklarını biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Açılış konuşmalarının ardından programın ikinci bölümüne geçildi. Programın ikinci bölümünde çağrılı konuşmacılar konuşmalarını yaptı. Dış Yatırımlardan Sorumlu Devlet Bakanı Furkan Çako “Makedonya Cumhuriyeti´nin dış yatırımlar politikası”, Sakarya Üniversitesi Rektör yardımcısı Ümit Kocabıçak “Üniversite yönetim sistemi”, ve Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Hasan Oktay “Türk Dünyasında Kafkasya´nın önemi” konulu konuşmalarını yaptı.

Devlet Bakanı Furkan Çako ise “Makedonya Cumhuriyeti´nin dış yatırımlar politikası” adlı konuşmasında Makedonya hükümetinin dış yatırımlar konusuna özel önem verdiğini ifade etti. Çako, sözlerinin devamında yabancı yatırımların ülkeye çekme konusunda yapılan stratejiler ve çalışmalar hakkında bilgi verdi.

  1. Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresine 8 ülkeden 24 farklı üniversiteden toplam 185 akademisyenin tebliğleriyle katılıyor. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Arnavutluk Bosna Hersek ve Makedonya Üniversitelerinin katılımlarıyla yapılan kongre iki gün sürecektir.

Kaynak: http://www.yenibalkan.com/

Read More →

Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı ve Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Teşkilatlardan Sorumlu G. Başkan Yardımcısı Mükremin Duygun (Adana):

 – 15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, Türkiye’nin içerisindeki zarar ziyanın yanında, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti!

–  Adana’ki seçmenlerin bugün ¼ gibi bir rakamı Balkan Türküdür!

–  Gümülcine’de veya Balkanlar’dan bir kimse “Ben kendimi Türk Milletinden hissediyorum” derse, o kişiye Türk vatandaşlığı verilmelidir.!

Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı ve Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Teşkilatlardan Sorumlu G. Başkan Yardımcısı Mükremin Duygun (Adana), Balkan Rumeli Türkleri Federasyonu Başkanı Zürfettin Hacıoğlu (Bursa) ve DOST Partisi meclis üyesi Mümin Gençoğlu  Gümülcine’de, 23 Ağustos 2016 günü, BAKEŞ, GTGB, BTTÖB, DEB Partisi ve Dr. Sadık Ahmet’in mezarını ziyaret ettiler.

Konuklar Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nde Başkan Sami Toraman ve emekli öğretmenlerle yaptıkları görüşmede sorunları dinlediler ve geleceğe ilişkin düşüncelerini açıkladılar.

DEB Partisini de ziyaret eden Hacıoğlu ve Duygun burada Genel Başkan V. Ahmet Kara tarafından ağırlandı. Kara Batı Trakya Türklerinin yaşadığı sorunları anlattı ve ziyaretlerinden dolayı teşekkür etti.

Dönüş yolunda Dr. Sadık Ahmet’in mezarını da ziyaret eden konuklar daha sonra Bulgaristan’a hareket etti.

Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı ve Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Teşkilatlardan Sorumlu G. Başkan Yardımcısı Mükremin Duygun, sitemize yaptığı kısa açıklamada, uzun zamandır planladıkları bir gezi olduğunu, burasını beklediklerinden de iyi bulduklarını, sorunların çözümüne katkı sağlamak ve bölgeyi tanımak istediklerini, söyledi.

Duygun, sözlerini şöyle tamamladı:

“15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, Türkiye’nin içerisindeki zarar ziyanın yanında, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti.”

İlk etapta ziyaretimizin amacı, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimin bu bölgelerdeki etkisi ve bu girişimin başarılı olması durumunda bu insanların hali ne olurdu, gibi konuları tartışmaktı! Böyle bir darbe girişimi yarın öbür gün Türkiye’nin tekrar başına geldiği taktirde, biz buralardaki insanlara nasıl ulaşırız, gibi konular bizleri Balkanlar’ı ziyaret etmeye teşvik etti.

15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, Türkiye’nin içerisindeki zarar ziyanın yanında, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti. Balkanlar’a sık sık gidip geldiğimizden, buralardaki yapılanmaları da biliyoruz. Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya ve Kosova’ya birkaç kez gittiğimizden dolayı yapılanmanın ne şekil aldığının farkındayız. Bu yapılanma, Balkanlar’da Türk Milleti ile Türkiye arasında bazı yaralar da açabileceğini tahmin ediyoruz. Çünkü ufacık bir kıvılcımın insanların üzerinde ne gibi bir etki bırakabileceğini de görebiliyoruz.

“Balkan Savaşları esnasında Türklerin üzerinde oynanan oyunların tamamı şu anda İran, Irak ve Suriye’de oynanmaktadır.”

Türkiye bugün doğusu ve Güney Batısı ile tam bir ateş çemberi içerisinde. Kafkaslar’dan başlayıp İran, Irak ve Suriye   bölgelerinde bir istikrarsızlık söz konusu. Oyun bu ülkelerdeki Türkler üzerinde oynanmaktadır. Balkan Savaşları esnasında Türklerin üzerinde oynanan oyunların tamamı şu anda İran, Irak ve Suriye’de oynanmaktadır. Tebriz’in %60’ı Türk. Kerkük ve Musul Irak içerisinde ve %70’e varan oranda burada da Türk var. Suriye’ye geçtiğimizde; Şam, Halep ve Humus’ta da yüksek oranda Türk nüfusun varlığı söz konusu. Özellikle bugün Türkmendağı denen bölgenin ayakta kalması, batı ya da emperyalist güçlerin düşünmüş olduğu Irak petrolünü sıcak denizlere akıtmak için açılacak olan son koridor burasıdır. Buradaki Türk nüfusu üzerinde oynan oyunları görebilmek için herhalde uzman olmaya da gerek yoktur.

“Suriye’den gelenleri en iyi anlayanlar yine Balkanlar’dan gelenler oldu”

Bizler Balkanlar’dan gelen ve göçü yaşamış olan insanlar olarak Suriye’den gelenlere çok hümanist davrandık. Allah kimseye bu göç olayını yaşatmasın. Suriye’den gelenleri en iyi anlayanlar yine Balkanlar’dan gelenler oldu. Fakat son zamanlarda şunu dillendiriyorlar: Balkanlar’dan gelen insanlar ışıklarda dilenmedi, pazarlara çıkmadı; gittiler, etiyle, kemiğiyle bir oldular, iri oldular, diri oldular, işlerini hep birlikte çevirdiler ve geçimlerini sağladılar. Ancak Suriye’den gelenlerin elinde hiçbir iş yok. En lüks yapabildikleri iş araba yıkayıcılığı ve tarım işçiliği. Başka iş bilmedikleri için perişan bir durumdalar.

Bizim bölgemiz Adana’dan başlayıp Kahramanmaraş’a kadar uzanmaktadır. Buralardaki dernekler bize bağlı. Beş dernekle başladık, şimdi dokuz olduk; Antalya, Mersin, Osmaniye, Kahramanmaraş, Merkez ilçelerden Ceyhan, Çukurova, Kozan ve Balkan Boşnak Türkleri Derneği.

Yaptığımız çalışmalarda, bizim insanlarımıza, “Sizin oralarda akrabalarınız var” diyerek onları Balkanlar’a baktırtmaya çalışıyoruz. Federasyon olarak Balkanlar’a turlar düzenliyoruz. Balkanlar’ı görenler izlenimlerini anlattıkça, “Biz de artık gidelim, görelim oraları” dediler. Bu şekilde her geçen yıl ziyaretler artmaktadır.

“Adana’ki seçmenlerin bugün ¼ gibi bir rakamı Balkan Türküdür!”

Benim atalarım 1878’deki Osmanlı- Rus Savaşı’ndan sonra gelmişler. Ben dördüncü kuşağım. Dernekçilikle 1951 ve 1989’da gelenler uğraşmaktadır. 1989’da gelenlere devlet 1959’da gelenlere oranla daha az yardım etmiş. 1951’de gelenlere köylerden hazine yerlerinden tarla verildi. 1989’da gelenler ise doğrudan şehir merkezlerine indirildi ve 400-500 metre kare konut arsası verildi. Onlar kendi emekleriyle evlerini inşa etiler. Onlar meslek sahibiydiler ve aralarında da büyük bir dayanışma vardı.

Adana’ki seçmenlerin bugün ¼ gibi bir rakamı Balkan Türküdür. Zaten Adana’ya 1860’ta Nogay ve Tatarlar geldiler. Bunlar ilk konaklama alanlarını oluşturdular. 1878’de Balkanlar’dan gelenler ise Adana’daki Türk varlığını oluşturmaya başlamıştır. Balkan insanının Adana’ya yerleştirilmesinin en büyük sebebi tarım alanlarının geniş olmasıdır. Pamuk üretiminde o bölgenin seçilmesi ve biz bugün Balkan insanının pamuk üretiminde çalıştırılmak üzere buralara getirilmesini yeni yeni fark ediyoruz. Örneğin beş bin çadır gelen Nogay’ların bulaşıcı hastalıklardan bin çadırı kalmıştır. Balkan Türklerinde de aynı. Her yıl sıtma ya da “Kıran” diye bir şey var; her evden bir kişi ölüyor ve aileler çocuklarından en cılız olanlarını korusun diye Allah’a dua ediyorlarmış. Göç esnasında ölenlerin yanı sıra, yerleştikleri bölgeye uyum sağlayamayıp ta ölenler de var. Yani bu insanlar tarımın geliştirilmesi için buralara yerleştirilmiş.

“Balkan Türkleri kısacası siyaset yapmayı sevmiyor.”

Balkan Türkleri burada ¼ oranında ama çoğunluğun olduğu yerlerde bile siyasi güç yok. Balkan Türkleri kısacası siyaset yapmayı sevmiyor. Birileri bizi yönetsin, güçlünün yanında yer alalım, güçlüyü seçelim gibi düşünceleri var.

Balkanlar’da gençlerin eğitimleriyle ilgili bazı önerilerde bulunmak istiyoruz. Devlet zaman zaman burslar veriyor ve eğitimde kolaylıklar sağlanıyor. Bize burası çok uzak. Adana’dan bu sıkıntıları göremiyoruz. Bunları Edirne ve Trakya bölgesi yaşıyor. Gençlerin Türkiye’ye sınava geldiklerinde öğretmen birlikleri veya derneklerinden de temsilcilerin katılması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum. Böylece öğrencilerin sıkıntıları en aza inmiş olacaktır.

“Gümülcine’de veya Balkanlar’dan bir kimse “Ben kendimi Türk Milletinden hissediyorum” derse, o kişiye Türk vatandaşlığı verilmelidir.”

Bir başka önemli konu da şu: Gümülcine veya Balkanlar’dan bir kimse ben kendimi Türk Milletinden hissediyorum derse, o kişiye Türk vatandaşlığı verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti buralardaki insanların garantörü olduğunu gösterme adına onlara ikinci vatandaşlığı vermeli!

Türkiye’ye göç edip Bulgaristan, Yunanistan, Kosova ve Makedonya ile ilişkisini kesmiş olanlar var. Bu insanlar da geldikleri ülkelerde vatandaş olmanın yollarını aramalıdırlar. Yani Türkiye’de yaşayanlar Türk vatandaşı yapılmalı ve halen Balkanlar’da akrabaları olanlar da geldikleri ülkenin vatandaşı olmalıdırlar. Örneğin daha dün çıkan bir habere göre Bulgaristan’da akrabası olanlara Bulgaristan vatandaşlığı verileceği belirtilmektedir.

“Bazı bölgelerden hala taşınmaz alanlara tapu verilmemektedir. Buna Çanakkale’yi örnek verebiliriz.”

Türkiye Cumhuriyeti çok güçlüdür. Ancak Balkan Türklerinden çekinmemeli. Örneğin Bazı bölgelerden hala taşınmaz alanlara tapu verilmemektedir. Buna Çanakkale’yi örnek verebiliriz. Stratejik ve askeri bölge olduğundan yabancılar buralardan taşınmaz alamamaktadır. Türklük belgesi ve “Etabli” olanlara bu durum uygulanmamalıdır! Bütün bu sorunların Balkanlar’daki Türklere Türk vatandaşlığı verilmesi durumunda çözülebileceğine inanıyorum.

 Kaynak : www.burasibatitrakya.com

Read More →

Atina’ya cami inşası meclisten geçti Yunanistan’ın başkenti Atina’da, Müslümanlar için yapılması kararlaştırılan ibadet yeri ile ilgili yasa tasarısı mecliste onaylandı. Yenilenebilir yeni enerji kaynaklarının desteklenmesi ve dağıtımıyla ilgili torba yasa tasarısı kapsamında parlamentoya getirilen cami inşasıyla ilgili tasarı koalisyon hükümetinin büyük ortağı Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) ve bazı muhalefet milletvekillerinin 210 “evet” oyu ile kabul edildi. 300 sandalyeli parlamentoda 230 milletvekilinin katıldığı oylamada cami inşa edilmesine karşı çıkan, hükümetin küçük ortağı Bağımsız Yunanlılar Partisi (ANEL) ve aşırı sağcı Altın Şafak Partisi milletvekilleri “hayır” oyu kullandı. Eğitim Bakanı Filis: Avrupa İslamın burada olduğunu kabul etmeli Yunanistan Eğitim Bakanı Nikos Filis parlamentoda oylama öncesinde yaptığı konuşmada, Atina’da cami inşa edilmesinin Yunanistan’dan terörü uzaklaştırdığını ifade ederek, “Fransa ve Belçika’daki sorunların burada olmamasını istiyorsak geçmişteki yanlışları tekrarlamayalım.” dedi. Atina’da Osmanlı döneminden kalan Cistaraki Camisi müze olarak kullanılıyor. Atina’da cami inşa edilmesinin demokrasi ve insan hakları ile ilgili bir mesele olduğunu vurgulayan Filis, “Avrupa İslamın burada olduğunu kabul etmeli. Bazıları Müslümanların sayısının çok olduğundan şikayet ediyor ve ülkenin İslamlaştığını iddia ediyor. Ve caminin Müslümanları buraya çekeceğini ileri sürüyor. Bu doğru olsaydı Atina’da kimse kalmaz, herkes Trakya’da olurdu. Hükümetin hedefi ülkemiz ve Müslümanlar için bir ayıp oluşturan gayri resmi camilerin faaliyetlerini durdurmak. Cami inşa edilmesine şüpheyle bakanlar gayri resmi bir cami mi yoksa vergi numarası bulunan resmi bir cami mi daha iyi olacak bir düşünsünler.” ifadelerini kullandı. POTAMİ Milletvekili İlhan Ahmet: İnsanların kolayca ulaşabilecekleri ibadet yerleri bulunması bir insanlık hakkıdır Cami inşasıyla ilgili yasa tasarısına evet oyu veren POTAMİ Partisi Rodop Milletvekili İlhan Ahmet de Atina’da cami inşa edilmesinin Yunan siyasi sisteminin zafiyetlerini ortaya koyan, uzun yıllar öncesine dayanan eski bir mesele olduğunu belirterek, hangi bahaneyle olursa olsun, Atina’nın hala camisi bulunmayan tek Avrupa ülkesi başkenti olmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti. Söz konusu tasarının doğru yönde hazırlanmış bir yasa olduğunu ve bu kez cami inşasının gerçekleşeceğini umut ettiğini belirten Ahmet, “Yunanistan’da bulunan binlerce mülteci ve Yunan vatandaşı olan Müslümanların dini vecibelerini yerine getirmek için kolayca ulaşabilecekleri ibadet yerleri bulunması bir insanlık hakkıdır. Avrupa’da İslamofobinin yükseldiği bir dönemde Atina’da cami inşa edilmesi korku terörüne karşı bir direnme ve Avrupa müktesebatının oluşturan temel insan haklarından biri olan din özgürlüğüne saygı mesajı olacak” ifadelerini kullandı. Milletvekilimiz Hüseyin Zeybek’e ağır suçlamalar Altın Şafak Partisi milletvekilleri Atina’ya yapılacak camiyle ilgili konunun da ele alındığı yasa tasarısı görüşmelerinde İskeçe SİRİZA Milletvekili Hüseyin Zeybek’e yönelik ağır suçlamalarda bulundu. Irkçı Altın Şafak Partisi milletvekilleri Hüseyin Zeybek’in Gökçepınar köyündeki asker Ahmet Katunlu’nun cenaze töreninde Yunan bayrağını yaktığını iddia etti. Atina’ya yapılacak caminin de ele alındığı yasa tasarısıyla ilgili olarak 4 Ağustos Perşembe günü yapılan oturumda söz alan Altın Şafak Partisi milletvekili İskeçe milletvekili Hüseyin Zeybek’in geçtiğimiz günlerde Yunan bayrağını yaktığını iddia etti. iddiayı şiddetle reddeden Hüseyin Zeybek, “Benim atalarım Arnavutluk’ta faşizme karşı savaştı. Sizin atalarınız neredeydi?” diye konuştu.  Bu sırada Altın Şafak milletvekilleri Hüseyin Zeybek’e yönelik olarak “Sus lan” ve “Türk” diye bağırdı. Daha sonra söz alan Altın Şafak milletvekili Yannis Lagos, İskeçe SİRİZA milletvekili Hüseyin Zeybek’i ilk olarak “Türk dostu” olarak tanımladı. Lagos daha sonra ise Zeybek’e “Türk casusu” diye hitap etti. Lagos, “Şimdi Trakya’da Türk azınlık olmadığını söyle, aksi takdirde Türk’sün” diye konuştu. Oturumu yöneten meclis başkan yardımcısı Nikitas Kaklamanis olaya müdahale ederek, Altın Şafak milletvekillerinin yerlerine oturmalarını ve salondan çıkmalarını istedi

Kaynak: http://www.batitrakya.org/bati-trakya-haber/atinaya-cami-insasi-meclisten-gecti.html

 

Read More →

Türk – Bulgar Turizm Yatırımcıları Derneği, Bulgaristan İstanbul Başkonsolosluğu’nun Türk seyahat acentelerine kapılarını kapadığını ileri sürdü…

Bulgar Turizm Yatırımcıları Derneği, Bulgaristan İstanbul Başkonsolosluğu’nun Türk seyahat acentelerine kapılarını kapayarak, Türk – Bulgar turizmine büyük darbe vurduğu söyledi.

Türk – Bulgar Turizm Yatırımcıları Derneği’nden yapılan yazılı açıklamada, Bulgaristan İstanbul Baskonsolosluğu’na akredite olan ve ülkeye onbinlerce turist götüren Türk seyahat acentelerine bu yıl İstanbul Başkonsolosu tarafından kapıların kapatıldığı belirtilerek, bundan Bulgar turizmcilerin de etkilendiğini söyledi. Geçmiş yıllarda Aralık ayında yapılan akreditasyon başvuru sürecinin bu yıl Ağustos ayına kadar uzatıldı ve nedeni bilinmeyen bir şekilde başvuru sonuçlarının geciktirildiği belirtilen açıklama şöyle:

“Edinilen bilgilere göre Bulgaristan Pazarını bilen onlarca Seyahat Acentesine hiçbir açıklama yapılmadı ve kararın Dışisleri Bakanlığından alındığı söylendi. Ancak Başkonsolosun kendisine yakın ve Bulgaristan bölgesini hiç bilmeyen yetkisiz ve evrakları yetersiz 2 operatör ile el sıkıştığı dedikoduları şimdiden ayyuka çıktı. Bir süre sonra da bu iki firma ile Başkonsolos arasında imzalar atıldı. Akrediteleri alınan operatörlerin örgütlenerek Bulgaristan’ın ilgili Bakanlıklarına çıkarma yapmayı planladıkları ve basın bildirisi yapacakları edinilen bilgiler arasında. Bu firmalar her iki ülke meclisleri, bakanlıklar, turizm örgütleri ve basın nezdinde girişim başlattı. Yetkililer de devreye girdi. Bahsedilen Seyahat acentelerinin 2015 yılında Bulgaristan turizmine toplam katkısı 600 Bin turist olduğu ve yaklaşık olarak Bulgaristan ekonomisine 500 milyon Euro katkı yaptığı belirtiliyor. Ancak 2016 yılında Başkonsolos Angel Angelov bu tavrı nedeniyle seyahat acenteleri turlarını gerçekleştiremedikleri için Bulgaristan Ekonomisi açısından büyük bir kayıp yaşanacağı düşünülüyor.”

Türk – Bulgar Turizm Yatırımcıları Derneği yaptığı açıklamada, “Konunun takipçisi olacağız, bu meseleyi Türk-Bulgar kamuoyuna, bakanlıklara, sivil toplum örgütlerine, siyasilere taşıyacağız. Bu hafta Bulgaristan’da bir dizi görüşmeler ayarlandı ve görüşmeler başladı. Dernek olarak üyelerimiz ve sektör temsilcileri ile sürekli toplantılar halindeyiz. Yakında Ankara’ya da giderek devlet büyükleri ile görüşeceğiz. Bulgaristan’ın bu yanlış uygulamadan döneceğine inanıyoruz.

BULGARİSTAN İLE YASANAN ATAŞE KRİZİNDE KAZANAN BULGARİSTAN MI OLDU?

Geçtiğimiz Şubat ayında Bulgaristan, Burgaz Başkonsolosluğu’nda görevli Ataşe Uğur Emiroğlu’nu ‘istenmeyen adam’ ilan ederken, Türkiye ise cevap olarak Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosu Angel Angelov’u ‘istenmeyen adam’ ilan etmişti. Bulgaristan Dışisleri Bakanlığı, Emiroğlu’nun diplomatik görevine uygun olmayan faaliyette bulunduğunu ve ülkeyi terk etmesi için kendisine 72 saat süre verildiğini kaydetti. Türk Ateşe Türkiye’ye dönerken Bulgar Başkonsolos nedense aylardır görevine devam ediyor.. Bu da akıllarda soru işareti yarattı.

TÜRKLERE BULGARİSTAN KAPILARI KAPANDI MI?

Türkiye-AB arasında devam eden vize görüşmelerinde umutlu bekleyiş sürerken AB’nin Türkiye komsusu Bulgaristan kapıları Türklere kapattı. Vize konusunda akredite olan firmaları engelleyen Bulgaristan Başkonsolosu Angel Angelov 600 bin Türk’ün Bulgaristan’a girişine engel olmuş oluyor. Bu durumdan Bulgaristan hükümetinin haberinin olup olmadığı anlaşılacak.

BULGAR TURİZM FİRMALARI DA İSYANDA

Vize konusunda akredite olan tüm firmaları engelleyen Bulgaristan Başkonsolosu Angel Angelov 600 bin Türk’ün Bulgaristan’a girişine engel olmuş oldu. Bu Türk firmalarının Bulgaristan’a tur yapması engellenince Bulgar turizmcileri ve otel sahipleri ile Türk firmaları arasında birbiri ardına iptaller gelmeye başladı. Bulgaristan’a en çok turist götüren Türk Operatörleri yaptığı açıklamada,’Bu olay Türk-Bulgar ilişkilerini zedeleyecektir. Uzun yıllardır Bulgaristan’a tur götüren firmalar olarak yetkilerimiz elimizden alınmış ve tamamen yetkisiz, evrakları eksik, yeni kurulmuş ve hiç tecrübesi olmayan iki firmaya yetki verilmiştir. Bu durum Bulgaristan Başkonsolosu Angel Angelov ile bu iki firma arasında bir ilişki olduğu izlenimi uyandırıyor” şeklinde konuşuyor” dedi.

Kaynak: turizmdebusabah.com

Read More →

SEÇEK Azınlık Eğitim ve Kültür Derneği’nin düzenlediği “Seçek Yağlı Güreşleri ve Kültürel Etkinlikleri” 5,6,7 Ağustos 2016 tarihlerinde Ruşanlar köyü ve Seçek Yaylası’nda gerçekleşti. Etkinliklerde yapılan konuşmalarda Türkiye’deki darbe girişimi şiddetle kınandı. 2016 Seçek Baş Pehlivanlığı’nı ise finalde Ahmet Yavuz’u yenen Faruk Akkoyun ikinci defa kazandı.

Etkinlikler 5 Ağustos Cuma günü Ruşanlar köyünde Ağa Süleyman Kara Hüseyin’in köyü olan Ruşanlar’da mevlit okunmasıyla başladı. Burada yapılan konuşmalarda Türkiye’deki darbe girişimi kınandı. Konuklara yemek ikramıyla devam eden etkinlik akşam da Türk sanatçı Sabahat Akkiraz’ın konseriyle devam etti.

6 Ağustos Cumartesi günü ise Ağa Süleyman Kara Hüseyin tebrik edildi ve dualarla Seçek Yaylası’na uğurlandı. Bu arada Mehmet Hilmi Kır Koşusu da yapıldı ve yağlı güreşlerin ön elemeleri gerçekleştirildi. Akşam ise yine Sabahat Akkiraz ve Hasan Öztürk sahneye çıktılar.

Seçek etkinliklerinin doruk noktasına çıktığı 7 Ağustos Pazar günü ise Güney Meriç Derneği Folklor Ekibi gösteri sundu. Protokol konuşmalarından önce Türkiye’de 15 Temmuz’da darbe girişimi sonrasında şehit düşen insanlarımız için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Yağlı güreşlerin finallerine geçildi. Finalde Edirne’den Ahmet Yavuzu yenen Faruk Akkoyun 2016 Seçek Başpehlivanı oldu.

7 Ağustos günkü Etkinliğe; 2016 Seçek Ağası Süleyman Kara Hüseyin, Seyyid Ali Sultan Dergahı Vakfı Başkanı Ahmet Kara Hüseyin, T.C. Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı, Rodop milletvekili İlhan Ahmet, Gümülcine S. Müftü Yardımcısı Fehim Ahmet, Kozlukebir Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet, DEB Partisi G. Başkanı Mustafa Ali Çavuş, Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan, Güney Meriç Derneği Başkanı Bekir Mustafaoğlu, Toplumsal Hareket’i temsilen meclis üyesi Mehmet Eminoğlu, Tütün Kooperatifi Başkanı Esat Hüseyin, Kozlukebir eski belediye başkanı İbrahim Şerif, S.Ö.P.A. Mezunu Öğretmenler Derneği Başkanı Salih Ahmet, Eyalet meclis üyesi Mustafa Katrancı, Evros Kültür Derneği temsilcileri, SYRIZA Evros Milletvekilleri Natasa Gara, Dimitrios Rizos, Batı Trakya Spor Kulübü Başkanı ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği adına Orhan Kayalı, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, Edirne belediyesi meclis üyeleri   Aydın Koruyak ve Yüksel Arsoy, Edirne Belediyesi Kültür Müdürü Hasan Avcı, Trakya ve Balkanlar İnanç Önderi Mustafa Çetin Dede, Edirne Cem Vakfı Başkanı Akın Çetin, Edirne Belediyesi Kırkpınar Sorumlusu İbrahim Doğan, Edirne Ticaret Borsası Meclis Başkanı Fedai Canım’ın yanısıra diğer davetliler katıldı.

Protokol konuşmalarında; Kozlukebir Belediye Başkanı Rıdvan Ahmet, Eyalet meclis üyesi Mustafa Katrancı, SYRIZA Evros Milletvekilleri Natasa Gara, Dimitrios Rizos, Batı Trakya Spor Kulübü Başkanı ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği adına Orhan Kayalı söz aldılar, davet için teşekkür ettiler.

Edirne Valisi Günay Özdemir ve Seçek Derneği Başkanı Ali Pencal’ın mesajları okundu.

Protokol konuşmalarından önce, 15 Temmuz’da Türkiye’de yaşanan darbe girişiminde hayatlarını kaybeden şehitler için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı.

Seçek Azınlık Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Ali Pencal, gönderdiği mesajda, Türkiye’de yaşanan olaylardan ötürü Türk Milleti’ne geçmiş olsun dileklerini iletti.

Rodop Milletvekili İlhan Ahmet, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nde vuku bulan son olayları şiddetle kınadığını; ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara sabır ve Anavatan’a geçmiş olsun dileklerini ilettiğini, söyledi.

Ahmet konuşmasının devamında da şunları söyledi:

“Atina’da sizlerin adına T.C. Atina Büyükelçisi Kerim beyi ziyaret ettim ve geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Onun da selamını sizlere iletmek istiyorum.

Bu etkinlikler çok önemli. Ne yazık ki bugün katılımın az olduğunu hepimiz görüyoruz. Sorunlar halının altına itmekle çözülmüyor. Siz sevgili soydaşlarla yaptığım görüşmelerde bunun sebebini araştırırken şöyle bir fikre hasıl oldum. Buradan da bu etkinliği düzenleyen değerli dernek yöneticilerine bir kaç önerim olacak.

Bir kere bu etkinliğin asıl amacı güreştir. Pehlivanlarımız olacak. Bu pehlivanlarımızın Batı Trakya’dan, köylerimizden olması, ponların eğitilmesi ve bu er meydanına taşınabilmesi için derneğimizin, bu konuda emek sarf edenlerin acilen bir eğitim kursu başlatmalarını, azınlığın içerisinde pehlivanlık uzmanlığı olan yaşlılarımızdan veya Edirne’den lojistik destek alalım ki azınlığın içinden pehlivan yetiştirelim. Köyler arasındaki rekabeti yüksek tutalım ve böylece katılımı en maksimum seviyeye getirelim. Bu halkın talebi ve özlemidir.

Söylenecek çok söz var. Seçek Yaylası’nın elektrik, yol su gibi bir sürü sorunu var. Bu konularda da on beş yıldan beri verilen sözleri idari, mülki amirler tarafından yerine getirilmediğini görüyoruz. Bunların da çözülmesini ve burasının Balkanlar’da bir barış festivaline dönüşmesi için, elbirliğiyle herkesin, belediyenin, vatanımız Yunanistan’ın v.d. kurum ve kuruluşların işbirliği ve ortaklık içerisinde çalışması ivedilikle önem arz etmektedir. ”

DEB Partisi G. Başkanı Mustafa Ali Çavuş, 15 Temmuz’da Anavatan’da yaşanan hain girişimi şiddetle kınadıklarını, şehitlerimize Allah’tan rahmet ve gazilerimize de geçmiş olsun, dediklerini belirtti.

Ali Çavuş konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bizleri sevindiren en önemli şey bölgenin tarihine sahip çıkmasıdır. Bir toplum ancak kültürüne, tarihine sahip çıkarsa bu topraklarda var olabilir. Biz, tabii ki bu topraklarda var olmak istiyoruz.

İktidardan iki milletvekili burada iken şunları söylemek istiyorum: Biz, bu toprakları terketmek istemiyoruz. Ama görüyoruz ki bizlere karşı ikinci sınıf muamelesi hala devam ediyor. Nüfusumuz bölgede Rodop’ta , İskeçe’de, Meriç’te yeterli orandadır. Eğitimli gençlerimiz mevcut, hem de bu ülkenin okullarında okuyup mezun oluyorlar, bölgeye dönüyorlar, hayalleri var, umutları var, ama isimleri Ayşe, Fatme olduğundan bu ülkede memur olamıyorlar, bu ülkede eğitimli de olsanız, Türk olduğunuz için Müslüman olduğunuz için memur olamıyorsunuz. Bu toprakları terk etmek zorunda kalıyorsunuz. Yeter! Bu çile artık bitmeli! Kriz var, ama ben iddia ediyorum ki Yunanlı kesimde kriz yok! Azınlıkta kriz var! Bunun bir an önce giderilmesini istiyoruz iktidardan.

Biz, uysalız. Birlikte yaşamayı destekliyoruz. Biz, bu ülkeye hizmet etmek istiyoruz. Bakın başka yerlerde bu tür panayırlar olsa yolu, suyu, elektriği olmaz mıydı? Şimdi birbirimizi aldatmayalım. Gerçekleri konuşmaya devam etmek lazım. İyi niyetliyiz. Elbet bir gün DEB mecliste olacak! Biz, o zaman ayırım yapmayacağız. Hiçbir kimseyi

Din ve ırk olarak ayırmayacağız. İnsana insan gözüyle bakacağız. Şimdi azınlık sorunlarını söylediğimiz için “işte ırkçı parti” diyecekler. Hayır, biz, ırkçı parti değiliz. İnsanı seviyoruz ve sevmeye de devam edeceğiz.”

Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, Edirne Belediye Başkanı Sayın Recep Gürkan’ın sevgilerini, saygılarını ve selamlarını getirdiğini söyleyen Tanrıkulu konuşmasını şöyle tamamladı: “Biz, biliyorsunuz Edirne belediyesi olarak 655 yıldır Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivalini yapıyoruz ve çok uzun ki Olimpiyatlardan sonra çok uzun zamandan beri devam eden bir spor karşılaştırmasını gerçekleştiriyoruz.

Seçek Yağlı Güreşleri Festivali de bizden daha eski ve Türk geleneğine, Türk yağlı güreş geleneğine göre devam eden bir spor festivalidir.

Belediye başkanımızın adına şunu söyleyebilirim: Eğer bu yöreden yağlı güreşle ilgili eğitim almak isteyen pehlivanlarımız olursa, Edirne Belediye Başkanlığı olarak biz onların eğitimini ve tüm donanımlarını sağlamaya hazırız. Bu bölgeden çıkan pehlivanların eğitilmesi konusunda da Edirne belediyesi olarak gereken bütün desteği vereceğiz. Bunu buradan Belediye Başkanımız Recep Gürkan adına müjdeliyorum. ”

T.C. Gümülcine Başkonsolosu Ali Rıza Akıncı, 15 Temmuz tarihinde Türkiye’de vuku bulan darbe girişimiyle ilgili görüşlerini ifade etmek istediğini söyledi ve şunları söyledi: “Dünyanın hiçbir yerinde sandıkla, seçimle gelen hükümetin darbeyle, silah zoruyla gitmesi düşünülemez. Türk toplumu da büyük bir kahramanlık destanı yazarak iradesini kimsenin esir almasına izin vermedi. Televizyon ekranlarında gördüğümüz gibi, günlük hayatta alelade insanlar diyebileceğiz, normal hayat süren insanlar bir kahramanlık destanı yazdı. Bununla gurur duyuyoruz. Devlet adamlarımızın, kurumlarımızın gösterdiği dirayet ve basiretle gurur duyuyoruz ve geçen yirmi gün içerisinde devletimizin ve toplumumuzun gösterdiği hızlı toparlanma; ekonominin ve kurumların işleyişinin çabucak normal şartlara dönmesi bizi son derece mutlu etmiştir. Türkiye’nin ve demokratik kurumların bu süreçten daha güçlü çıkacağından hiçbir şüphemiz yoktur.

Bugün burada 650-700 yıllık bir adeti yaşatmak üzere bir araya geldik. Bu son derece önemli. Altı yedi asırlık bir adeta sahip olmak herkse nasip olmuyor. Burada nice hatıralar var, kahramanlıklar var, pehlivanlıklar var ki ucu Orta Asya’ya kadar uzanan Ahmet Yesevi’lere, Seyyid Ali Sultanlar’a kadar uzanan hoşgörünün yanı sıra fütüvvet dediğimiz; kahramanlığın, cömertliğin, insanlığın, muhabbetin hepsinin bir arada toplandığı bir kültürün uzantısı. Bunları yaşatıyor olmanız son derece önemlidir. Umarım aynı coşkuyla ebediyyen devam eder. ”

Konuşmalardan sonra yağlı güreş finallerine geçildi. Finalde Ahmet Yavuz’u yenen Faruk Akkoyun 2016 Seçek Başpehlivanı oldu. Batı Trakya’nın Yardımlı – Ergani köyünden Niyazi İbiş yaptığı güreşlerden sonra Baş kategorisinde güreşmeye hak kazandı ve gösterdiği üstün performanstan sonra üçüncü oldu. Güreşlere Yunanistan, Türkiye ve Bulgaristan’dan katılım oldu.

Etkinliğin sonunda güreşçilere ve Mehmet Hilmi Kır Koşusu’nda dereceye girenlere madalyaları takdim edildi.

2016 Seçek Başpehlivanı Faruk Akkoyun yaptığı kısa konuşmada, ilk sırayı almaktan çok mutlu olduğunu, Türkiye’de yaşanan darbe girişimini kınadığını belirtti ve “İnşallah seneye üçüncü defa Seçek Başpehlivanlığı’nı kazanıp altın kemeri şehitlerimize adayacağım” dedi.

 http://www.burasibatitrakya.com

Read More →

Edirne 5 Ağustos 2016 gecesi ayaktaydı. Demokrasiye susamış binlerce genç yaşlı insan, siyasi görüş farkı gözetmeksizin Atatürk Meydanı’nda tek yürek oldu. Demokrasiye ve Türkiye’nin geleceğine sahip çıktılar. 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimini bir kez daha hep birlikte kınadılar. Mitingte Batı Trakya Türkleri de DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş başkanlığında yaklaşık yüz kişiyle temsil edildiler. Yine mitingte Bugaristan’dan DOST Partisi milletvekilleri Şabanali, Ahmet ve Aydoğan Ali de yer aldılar.

Demokrasi Mitinginde, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ın, “Ezanların, camilerin, minarelerin gölgesinde yaşayan, bu vatan bölünmez diyen, Cumhuriyet ilelebet payidar kalacak diyen kahraman Edirneliler! Fatih’in torunları, Atatürk’ün hemşerileri Edirneliler! Bu akşam aramızda Batı Trakya’dan gelen dostlarımız var, soydaşlarımız var. Bu akşam aramızda Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımız, kardeşlerimiz var. Bu akşam aramızda; Van’dan, Hatay’dan, Sinop’tan, Samsun’dan, İstanbul’dan gelen canlarımız var. Bir olmaya geldik, iri olmaya geldik, diri olmaya geldik, tek millet olmaya geldik, tek vatan olmaya geldik, tek bayrak olmaya geldik. Bir araya geldik, bu akşam Türkiye Cumhuriyeti olmaya geldik.” Sözleri yoğun bir şekilde alkışlandı.

Mitinge; Edirne Valisi Günay Özdemir, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, eski sağlık bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Edirne milletvekilleri, AK Parti, CHP ve MHP temsilcileri, Edirne il protokolü, Yunanistan Batı Trakya’dan DEB Partisi Genel Başkanı Mustafa Ali Çavuş ve Başkan Yardımcısı Ozan Ahmetoğlu, Bulgaristan’dan DOST Partisi milletvekilleri Şabanali Ahmet ve Aydoğan Ali, Şumnu Kültürevi Derneği Başkanı Nurten Remzi’nin yanısıra diğer kişiler yer aldı.

Miting, şehitler için bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başladı. Mitingte siyasiler, Vali Günay Özdemir ve diğer protokolün yaptıkları konuşmalarda darbe girişimi kınandı ve Türk Milletinin bunların aşacak güçte olduğu belirtildi.

Mitingin en etkili konuşmasını ise ev sahibi Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan yaptı. Gürkan’ın sözleri sık sık, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Türkiye laiktir, laik kalacaktır”, sloganlarıyla kesildi. Konuşmaların yapıldığı esnada Edirne camilerinde sala okunması dikkatlerden kaçmadı.

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan konuşmasına İstiklâl Marşı’ndan alıntılarla başladı;

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”

Gürkan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yiğit Edirneliler, Kahraman Edirneliler! Gazi Edirneliler! Bayrağımızın altında özgürce yaşamaya, şehit olmayı her an, her saniye, her dakika hazır olan Edirneliler!

Ezanların, camilerin, minarelerin gölgesinde yaşayan, bu vatan bölünmez diyen, Cumhuriyet ilelebet payidar kalacak diyen kahraman Edirneliler! Fatih’in torunları, Atatürk’ün hemşerileri Edirneliler! Bu akşam aramızda Batı Trakya’dan gelen dostlarımız var, soydaşlarımız var. Bu akşam aramızda Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımız, kardeşlerimiz var. Bu akşam aramızda; Van’dan, Hatay’dan, Sinop’tan, Samsun’dan, İstanbul’dan gelen canlarımız var. Bir olmaya geldik, iri olmaya geldik, diri olmaya geldik, tek millet olmaya geldik, tek vatan olmaya geldik, tek bayrak olmaya geldik. Bir araya geldik, bu akşam Türkiye Cumhuriyeti olmaya geldik.

Dostlarım, Hemşerilerim!

Türkiye Cumhuriyeti’nin asil evlatları!

Öncelikle 15 Temmuz akşamı o kanlı darbe girişiminde, üzerlerinde üniforma olan o çete mensuplarının, o kahraman ordumuzun üniformasını kirletmeye çalışan o çete mensuplarının vahşice öldürdüğü o 239 şehidimizi rahmetle, minnetle anıyorum, mekanları cennet olsun. Yaralılarımıza şifalar diliyorum. Onlar, ta Alpaslan’dan bu yana, Fatih Sultan Mehmet gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi, bütün şehitlerimiz gibi gözlerini kırpmadan ve bir an dahi düşünmeden göğüslerin bu vatan için, bu vatanının bölünmez bütünlüğü için, bu bayrağın gönderde kalması için feda ettiler. Şimdi bize yakışan 15 Temmuz akşamında olduğu gibi, bundan sonra vatanımızın birliği için, dirliği için, bölünmez bütünlüğü için, ezanımız için, dilimiz için, dinimiz için, Türkiye Cumhuriyeti için bir arada olmak, iri olmak, diri olmak yakışır.

O kanlı geceden bu yana, Türk Milletinin yüreğinde vatan sevgisi, gözü Türk Bayrağı’nda olan hiçbir ferdi kendi kişisel hesapğlarını ortaya koymadı. Ne Sayın Cumhurbaşlkanı Recep Tayyip Erdoğan, ne AK Parti Başkanı ve Başbakan Sayın Binali Yıldırım, ne CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ne MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ve tüm siyasi partilerin başkanları, tüm sivil örgütlerin başkanları; yerelde il başkanları, belediye başkanları, tüm millet tek vücut oldu, tek yürek oldu! Ne için Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü korumak ve Cumhuriyetimizi aynı Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “İlelebet payidar kılmak” için.

Bu büyük millet birilerinin zannettiği gibi, bu büyük milletin asil evlatları suları akıta akıta zaten kavga ediyorlar, bir darbede bunların işini bitiririz, böleriz, parçalarız diyenlere inat; sağcısı ile solcusu ile hangi partiden, hangi siyasi inançtan olduğuna bakmaksızın ; kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, yeniden bir “Kuvayi Milliye” destanı yazdılar, yeniden bir “İstiklal Savaşı” mücadelesini başlattılar. Şimdi biz, büyük milletin bir ferdi olarak, bundan sonra, siyaset zamanı geldiğinde yaparız siyasetimizi, ama Özgür kardeşim de az önce söyledi, “Söz konusu vatansa, gerisi teferrüt.”

Darbeden, o kanlı girişimden sadece bir gün sonra Edirne’de, bunu söylemeden geçemeyeceğim. 17 Temmuz günü, saat ikide Edirne belediyesinde AK Parti İl Başkanı İdriz Akmeşe, CHP İl Başkanı Fevzi Pekcanlı, MHP İl Başkanı Hakan Özkan, Edirne halkının seçtiği bütün meclis üyeleri, belediye başkanı çıktık açıklamamızı yaptık, bildirimizi yayınladık. Bu Türkiye’de bir ilktir. Yine Türkiye’de güneş batıdan doğmuştur. Yine Türkiye’de ilk birlik mesajı bütün siyasi partilerimizle hep beraber verilmiştir. Üç gün sonra Sayın Valimizin başkanlığında toplandık ki Sayın Valimiz o gece Edirne’de darbe girişiminin olmaması için cesurca, kararlılıkla tankların önünü kapatmıştır. Ve, geçtiğimiz hafta Perşembe günü yine Türkiye’de herkesin bir arada olduğu, tek yürek olduğu, tek yumruk olduğu, tek inançta buluştuğu o büyük demokrasi yürüyüşünü yaptık.

Edirneliler, kahraman hemşerilerim!

Biliyoruz ki sandıkla gelmiş, halkın oylarıyla gelmiş hiçbir iktidarı , hiçbir darbeye kurban etmedik ve etmeyeceğiz. Rekabet, rakiplik siyaset meydanında olur. Kalleşler, terör örgütleri, şçete mensupları, hangi parti iktidarda olursa olsun, bir fiske dahi vurmaya kalkıştıklarında karşılarında aynı şekilde bütün Türk Millleti’nin o büyük fertlerini bulacaklardır. Bundan hiç kimsenin, hiçbir zaman şüphesi olmamıştır, olmamalıdır.

Değerli dostlarım, değerli hemşerilerim!

Allah bize 15 Temmuz gecesi gibi geceyi bir daha yaşatmasın. Allah bu milletin birliğini, dirliğini, düzeni asla bozmasın, bozdurmasın. Biz, şuna inanıyoruz; Türk Milleti birlik içinde , dirlik içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni , Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetini ilelebet payidar kılmaya devam edecektir.”Miting geç saatlerde sona erdi.

http://www.burasibatitrakya.com

 

Read More →

Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar (DOST) Partisi temsilcileri, ölümünün 12. yılında Bulgaristan Türklerinin meşalesi merhum şair Nuri Turgut Adalı’yı doğup büyüdüğü Kirkovo’nun Ostrovets (Adaköy) köyünde bulunan mezarı başında andılar. Hak ve özgürlükler mücadelesi veren Nuri Adalı’yı anma töreninde DOST Genel Başkanı Lütfi Mestan, Filibe Konsolosu Murat Muhaciroğlu, Cebel (Şeyhcuma) Belediye Başkanı Bahri Ömer, yeni siyasi partinin il teşkilatının tüm yönetim kurulu üyelerinin yanı sıra partinin çok sayıda üyesi ve taraftarı yer aldılar.

Çelenk ve çiçek sunulmasının ardından 1 dakikalık saygı duruşundan sonra merhumun kabri başında dua okundu.

Kaynak: Kırcaali Haber

Read More →

Kasım 2015’te Türkiye’nin Rus jetini düşürmesinin ardından Türkiye yanlısı deklarasyonu okuması nedeniyle Bulgaristan’da üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)’nin onursal genel başkanı Ahmed Doğan tarafından partiden ihraç edilen eski genel başkan Lütfi Mestan’ın beraberindeki 5 milletvekiliyle birlikte kurduğu DOST partisi Sofya Şehir Mahkemesi tarafından tescil edilmedi. DOST’un tescil edilmemesine ana gerekçe olarak partinin açılımı Bulgarca “Äåìîêğàòè çà Îòãîâîğíîñò, Ñâîáîäà è Òîëåğàíòíîñò (Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü için Demokratlar)” kelimelerinin baş harflerinden oluşan “DOST”un Türkçe olması gösterildi. Ayrıca mahkeme kararında DOST’un etnik temelde bir parti olduğu ve bunun 1991 Bulgaristan Anayasası’nın 11. maddesine aykırılık teşkil ettiği belirtildi.

Mantıksal Açmazlar

Durumdan da anlaşılacağı üzere Sofya Şehir Mahkemesi’nin söz konusu kararı kendi içinde bir dizi tezatlığı barındırmaktadır. Birincisi, Hâkim “Dost” kelimesine Bulgarca Etimolojik Sözlük’ten bakmakta ve “Ïğèÿòåë=Arkadaş” anlamına gelen Türkçe kökenli (Farsça’dan gelen) bir sözcük olduğunu ileri sürmektedir. Bu durumun Siyasi Partiler Kanunu’nun 6. maddesinin ihlali olduğunu belirtmektedir. Partinin kısaltılmış adına dikkate alan Hâkim, DOST kelimesinin Bulgarca hangi sözcüklerden oluştuğuna ve içerdikleri anlamlara yoğunlaşmamaktadır. İkincisi, eğer yabancı dilden geçen bir kelime Bulgaristan’da parti adı olarak kullanılmayacaksa hâlihazırda Bulgaristan’ın en büyük siyasi gücü durumundaki GERB partisinin adı Almanca kökenlidir. Aynı durum aşırı milliyetçi parti ATAKA ve eski milletvekili Emil Dimitrov’un İtalyanca kökenli BASTA partileri için de geçerlidir. Söz konusu partilerin tescil edilmelerine karşın DOST’un tescil edilmemesi çifte standartlı bir uygulamayı işaret etmektedir. Diğer bir deyişle Bulgar yargısı kendisiyle çelişmektedir. Üçüncüsü Türkçe Bulgaristan için yabancı bir dil değildir. Öyle ki Türkçe 600 yıldan daha fazla bir süredir Bulgaristan’da yaşamaktadır. 108 yıl önceye kadar resmi dil olarak Bulgaristan topraklarında kullanılmış olup etnik gruplar itibarıyla hâlihazırda ülkede en fazla konuşulan ikinci dil durumundadır. Hâkim Türkçe’yi yabancı bir dil olarak tanımlamakla tarihi bir hataya imza atmaktadır.

Dördüncüsü, Bulgaristan Anayasası’nın 11. maddesi etnik temelde partiler kurulamayacağını öngörmesine istinaden DOST’un tescil edilmemesi tutarsızlıktır. Öyle ki DOST etnik bir parti değil, bilakis partinin genel başkanı Mestan tarafından da ifade edildiği üzere üyelerinin yüzde 20’si Bulgarlardan oluşmakta ve değişen oranlarda ülkedeki diğer etnik gruplardan da partinin kurucu üyeleri bulunmaktadır. Dolayısıyla yasanın ruhuna uygun bir durum söz konusu olmasına karşın, Hâkimin söz konusu maddeyi art niyetli olarak yorumladığı ortaya çıkmaktadır. Beşincisi, belirtilen maddede yer alan düzenleme bağlamında Bulgaristan Anayasası’nın ve Siyasi Partiler Kanunu’nun ülkenin çok etnili yapısından kaynaklı mozaik görüntüsüne aykırı olduğu ve bunun değiştirilmesi gerektiği açıktır. Zira söz konusu Anayasa maddesi ile ilgili Kanun mevcut ihtiyaçlara yanıt vermemekte ve ülkedeki etnik grupların kendi kimlikleri doğrultusunda siyasi örgütlenmelerini engellemektedir. Dolayısıyla bu uygulama Bulgaristan’ın taraf olduğu Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi’nin ruhuna aykırılık teşkil etmektedir. Altıncısı, siyasi partilerin etnik çizgide faaliyet göstermesi konusunda hassasiyeti olan Hâkimin DOST’a ilişkin aldığı kararla daha önce Bulgaristan yargısının isminden de anlaşılacağı üzere “Evroroma” ve diğer Roman partilerinin (Drom, Esi, OPS, Solidarnost, Edinstvo) tescilini gerçekleştirmesi tezatlık içindedir.

Kararın Anlattıkları

Sofya Şehir Mahkemesi’nde alınan bu karar Türklere karşı önyargının göstergesi olarak değerlendirilebilir. Zira her ne kadar etnik çizgide olmasa da Türk azınlığın inisiyatifiyle kurulan ve Bulgaristan partisi olmak isteyen DOST’un tesciline yargının mantıkla pek bağdaşmayacak gerekçeler ileri sürülerek engel olduğu görülmektedir. Diğer etnik grupların siyasi oluşumlarına gösterilen hoşgörüye karşın, Türk azınlık mevzubahis olduğunda adalet mekanizmasının sağlıklı çalışmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu karar hukuki olmaktan ziyade siyasi ve ideolojik bir karardır. Öyle ki bu kararla yargının siyasallaştığı bir durum ortaya çıkarken, anti-demokratik özellikleriyle beraber ideolojik açıdan Bulgar milliyetçisi refleksleri de bünyesinde barındırmaktadır.

Öte yandan, Sofya Şehir Mahkemesi’nde tesis edilen kararla Bulgaristan siyasetinde Türklerin dışlandığına yönelik bir algı oluşturmuştur. Süreç analizi bağlamında 26 yıllık icraatlarıyla gerek Türk azınlığın haklarına ilişkin ortaya somut bir şey sunamaması gerek Mestan’ın ihracı ve sonrasındaki gelişmelerde Türkiye karşıtı bir tutum içerisine girmesi gibi esasa ilişkin nedenler HÖH’ü artık Bulgaristan Türklerinin partisi olmaktan çıkarmıştır. Dolayısıyla DOST’un tescil edilmemesi bu algıyı pekiştirmektedir.

Karar aynı zamanda küresel arenada devam eden Avro-Atlantik eksenle Rusya arasındaki güç mücadelesinin Bulgaristan’daki boyutunu da yansıtmaktadır. DOST’un Avro-Atlantik eksene olan yakınlığına karşın, BSP, HÖH, Bulgar milliyetçisi partilerin Rus yanlısı tutumları aşikârdır. Hatta Rusya’ya yakın olan kanada merkez sağ partiler içerisinde göz ardı edilemeyecek sayıda siyasi de dâhil edilebilir. Bu bağlamda, NATO ve AB üyesi olan Bulgaristan’da bu örgütlerin ideolojisini benimseyen DOST partisinin tescil edilmemesi, Sofya yönetiminin mevcut siyasi aidiyetinin ve tarafının sorgulanmasına yol açmaktadır. Son dönemde Sofya yönetiminin Rusya açılımı ile kararın zamanlaması arasındaki bağıntı da göz ardı edilmemelidir.

DOST partisinin tescil edilmeme kararının kamuoyuyla paylaşılmasından kısa bir süre sonra Bulgaristan Başbakanı Borisov’un girişimde bulunarak Türk mevkidaşı Binali Yıldırım’la telefonda görüşmesi konunun hassasiyetini yansıtması açısından önemlidir. Görüşmeye dair basında yer alan haberde ikili siyasi ve ekonomik konuların ele alındığı belirtilmekle birlikte, doğrudan DOST konusuna atıf bulunmamaktadır. Ancak Başbakan Yıldırım’ın görüşmede “soydaşların haklarının, refahının korunması ve geliştirilmesi” vurgusunda bulunması DOST’a ilişkin bir mesaj niteliğinde olup, Borisov’un elinden gelen desteği vereceği taahhüdü de önümüzdeki süreçteki rolünü ifade etmektedir. Esasen Borisov hükümeti Suriyeli mülteciler, NATO’nun Karadeniz gücü gibi öncelikli konu başlıklarının olduğu bir dönemde DOST’un tescil edilmemesi hususunda Türkiye’yi karşısına almak istememektedir. Dolayısıyla görüşmenin Borisov’un kendisini anlatma ihtiyacından doğduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda bir üst mahkemede kararın temyiz edilmesi ve DOST’un siyasi bir parti olarak kaydının yapılması olası gözükmektedir.

Özetlemek gerekirse, DOST partisinin Sofya Şehir Mahkemesi tarafından tescil edilmemesine ilişkin kararı kendi içerisinde çelişkileri barındırmaktadır. AB ve NATO üyesi olan bir ülkede Avro-Atlantik bir çizgide hareket eden bir siyasi partinin kaydedilmemesi Bulgaristan demokrasisinin ve siyasetinin mutlak zafiyeti olarak değerlendirilebilir. Bu çerçevede DOST partisinin gerek tescilinin gerek parti ideolojisi noktasında faaliyetlerinin Bulgaristan’ın Batılı değerleri içselleştirmesinde ve demokratik gelişimi bakımından mesafe kat etmesinde önemli bir misyonu yerine getireceği anlaşılmaktadır.

Yrd. Doç. Dr. Kader ÖZLEM

Read More →

MOSTAR (AA) – Bosna Hersek’in güneyindeki Mostar şehrinin sembolü tarihi Mostar Köprüsü’nde 450. geleneksel atlama yarışları yapıldı.

Mimar Sinan’ın talebesi Mimar Hayrettin tarafından inşa edilen tarihi köprüde düzenlenen yarışlara katılan 52 sporcu, 28 metre yükseklikten kendilerini Neretva Nehri’nin soğuk sularına bıraktı.

Geleneksel atlayışların “baş üstü” kategorisinde Lorens Listo, 10. kez birinci oldu. Aynı kategoride Dino Bajric ikinciliği, Vedad Basic üçüncülüğü elde etti.

Mostar’da bu yıl 450’ncisi düzenlenen geleneksel Mostar Köprüsü atlayışlarında, son 12 yılda 9 şampiyonluğu bulunan Mostarlı Listo, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yıl 10’uncu şampiyonluğunu kazanmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “Yarışlar her yıl daha da zorlaşıyor. Bajric ile aynı puanı aldık lakin juri benim atlayışımın daha iyi olduğuna karar verdi.” dedi.

Yarışların ikinci kategorisi olan “Dik atlayış”ta ise Edi Fink birinci oldu. Bu kategoride ikinci Igor Kazic olurken, Mugdim Obad ise üçüncü sırada yer aldı.

– Tarihi köprüden atlama geleneği

Mimar Hayrettin tarafından 1566 yılında inşa edilen tarihi Mostar Köprüsü’nde, yapıldığı yıldan itibaren aralıksız düzenlenen atlayışlara farklı ülkelerden her yıl onlarca sporcu katılıyor.

Köprünün en üst kısmından suya atlanmasını öngören organizasyona Bosna Hersek, Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Karadağ ve diğer ülkelerden sporcular katıldı.

Mostar şehrinin adeta “ruhu” olarak bilinen tarihi köprü, 9 Mayıs 1993’te, Bosna-Hersek’teki savaşın en acımasız saldırılarından birinin kurbanı oldu. Yüzyıllar boyunca Bosna Hersek’te hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolü olan Mostar Köprüsü, Hırvat birliklerinin tank atışlarına dayanamayarak 9 Kasım’da Neretva Nehri’nin sularına gömüldü. Mostarlılar, köprünün yıkılmasına ve savaş şartlarına rağmen, geleneksel köprüden atlama şölenini sürdürmüştü. Mostar Köprüsü, Türkiye’nin girişimleriyle aslına uygun olarak 2004 yılında yeniden inşa edilmişti. Mostar Köprüsü’ndeki atlama yarışlarına Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde de yer veriyor.

Read More →