Türkçe’nin konuşulduğu her yerde Türk vardır

Batı Trakya’da yaşayan Türklerin geleceğini belirleyen Lozan Antlaşması (Lozan Sulh Muahedenamesi) 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde Yunanistan ve Türkiye’nin de dahil olduğu ülkeler tarafından imzalanmış ve 6 Ağustos 1924 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Antlaşmanın daha mürekkebi kurumadan ülkemiz Yunanistan idarecileri antlaşmayı uygulamaktan kaçınmışlardır. Böylece buna isyan eden Batı Trakya Türkleri 1930 tarihinde İskeçe’de bir miting düzenlemiş; İskeçe’de Hafız Hüseyin’in müftü olarak tayinine karşı çıkmış, Müftü ve Cemaat seçimlerinin Lozan Antlaşması’na göre yapılmasını istemiş ve en önemlisi de Türkler kültürel ve sosyal konularda yol alınması için hükümetten bir kongrenin yapılmasına müsaade etmesini talep etmişlerdir.

Günümüze geldiğimizde ne yazık ki bizlerin talepleri yine aynıdır. 1924’ten bu yana tamı tamamına 92 senedir Müftülük, Cemaat gibi konularda yine aynı şeyleri talep etmekteyiz.

Gelen giden iktidarlar hep söz vermiş, ne gariptir ki vatandaşlık haklarında ilerlemeler sağlanırken azınlık haklarında ramak yol alınmamış; bazı düzenlemeler yapılmışsa da bunlar azınlık insanının istediği doğrultuda olmamış ve hep devletin istediği şekil uygulanmıştır.

Bazı siyasiler vatandaşlık haklarında pişmanlıklarını dile getirircesine insanlarımızdan özür dahi dilemişlerdir. Örneğin 19 Kasım 2006 tarihinde dönemin İçişleri Bakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Prokopis Pavlopulos Hemetli nahiyesini ziyaret etmiş, burada nahiye Başkanı Dr. Mehmet Eminoğlu tarafından karşılanmış ve “Geç kaldık, özür diliyoruz” demiş ve şöyle devam etmişti: “Organi-Hemetli gibi bir bölge hakkında, bakanlar ve özellikle başbakanlar yaptıklarıyla tatmin oluyorlarsa, gerçek görevlerini unutmuşlar demektir.

Şu anda karşınızda sorumluluk duygusuyla bulunuyorum ve çok geç kaldığımızı belirtmek istiyorum. Daha çok önemli adımlar atmamız gerekirdi. İzin verişeniz size devletin bir özrünü aktarmak istiyorum. Çünkü bunların bir çoğunu çok daha önceleri yapmaları gerekirdi. Daha hızlı adımlarla ilerlememiz gerekir, bunu yapabiliriz. Yunanistan’da yıllarca geri kalmış bölgelerin bulunması bir zaaftır ki bunlar yanlışlar sonucu meydana gelmiştir. Bu yüzden Avrupa’nın en geri kalmış bölgeleri bizdedir ve çok yazık olmuştur. Bütün vatandaşlarımıza ait olan eşitlik, adalet ve kişiliğine saygıyı garanti altına almalıyız.” (Rodop Rüzgarı gazetesi 28 Kasım 2006/2006).

Pavlopulos’un ziyaretinin üzerinden tam on yıl geçti. Bu süre zarfında ülkemizi çeşitli siyasi gruplardan iktidarlar yönetti. Şu tesadüfe bakın ki bir zamanlar İçişleri Bakanı olarak bölgemize gelen Pavlopulos bu sefer bir 14 Mayıs günü Gümülcine’ye Cumhurbaşkanı olarak geldi ve fahri hemşeri ilan edildi. Pavlopulos burada yaptığı konuşmada Batı Trakya’da dini azınlık yani Müslüman Azınlık, Türkiye’de ise milli bir azınlığın olduğunu söyledi.

Lozan Antlaşması imzalanırken zamanın şartları gereği durum belki böyleydi. Bizler Batı Trakya’da yaşayan azınlık olarak Müslüman olmakla gurur duyuyoruz. Ancak her canlıda olduğu gibi bir de ırkımız var. Bu da ezici bir çoğunlukla Türk ırkıdır. Bizlerin bu topraklara Anadolu içlerinden nasıl iskan edildiği Osmanlı kayıtlarında mevcuttur.

Bugün Batı Trakya’dan 120 civarında aynı köy adının Türkiye’de bulunması bir tesadüf değildir. Gerçekte bunları söylemeye, yazmaya da ihtiyaç yoktur. Bugün insan kendini ne hissederse odur. Yalnız şunu da unutmamak gerekir. Bir insanının dini sonradan kazanılabilir veya değiştirilebilir, ancak ırk değişmez!

*Bugün, anlaşmalar gereği Azınlık okullarında Türkçe eğitim veriliyorsa, bu insanlar Türk’tür!
*Bugün, Azınlık okullarına Türkiye’den kontenjan öğretmenleri geliyorsa, bu insanlar Türk’tür!
*Bugün, kahvede, tarlada, çarşıda, evde Türkçe konuşuluyorsa bu insanlar Türk’tür!
*Bugün, Batı Trakya’da yaşayan Müslümanlar çocuklarına ezanla Türkçe ad koyuyorsa bu insanlar Türk’tür!
*Bugün bir çok işyerinde Türkçe tabela konulmaya ihtiyaç duyuluyorsa bu insanlar Türk’tür!
*Bugün, Türkiye’den yayın yapan Türkçe televizyon kanallarını izliyor ve Türkçe radyo dinliyorlarsa bu insanlar Türk’tür!
*Bugün bölgemizde Türkçe gazete, dergiler okunuyorsa ve Türkçe radyolar dinleniyorsa bu insanlar Türk’tür.
*Bugün bu insanlar uydu antenleri vasıtasıyla Türkçe kanalları izliyorlarsa, bu insanlar Türk’tür.
*Bugün, bu insanların camilerinde Türkçe hutbe okunuyorsa bu insanlar Türk’tür!
*Bugün, seçim zamanlarında çoğunluk ve Azınlık siyasetçileri Türkçe broşür ve gazete yayınlıyorsa, bu insanlar Türk’tür!

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak yaşanan durumda ve de AB’nin 1991 yılında “kendi kimliğini tayin etme” kurallarını getirmesinden sonra da Batı Trakya’daki Azınlığın durumunda ne yazık ki pek değişiklik olmamıştır. AB kurallarına rağmen bizler hala kendi Türk kimliğimizle örgütlenemiyoruz. AİHM’nin lehte kararına rağmen İskeçe Türk Birliği bir türlü resmiyet kazanamıyor. Müftülerimizi ve Cemaat idarecilerimizi seçemiyoruz. 19. Madde mağdurları, eğitimde yaşanan sıkıntılar ortada. Son günlerde aşırı milliyetçilerin insanlarımız üzerinde yaptığı baskılar sonucunda Türkçe’nin kısıtlanmasına yönelik resmi kararlar da herkes tarafından bilinmektedir.

Sayın Pavlopulos, on yıl önce yaptığınız konuşmada, “Bütün vatandaşlarımıza ait olan eşitlik, adalet ve kişiliğine saygıyı garanti altına almalıyız.” Sözleriniz hala geçerli mi? Eğer geçerliyse bırakın bu azınlık kendi kimliğini istediği gibi tayin etsin ve Lozan Antlaşması’nın sağladığı pozitif haklardan yararlansın!

Son olarak da Batı Trakya’da yaşayan Müslüman-Türk Azınlığın kimliği üzerinde zaman zaman kalem oynatan ve görüş bildirenlere şunu hatırlatmak isteriz: Türkün olduğu yerde Türkçe vardır, sözünü tersine çevirip Türkçe’nin konuşulduğu her yerde Türk vardır, diyoruz.

İbrahim Baltalı

No Comments