Mükremin Duygun: “15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti!”

Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı ve Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Teşkilatlardan Sorumlu G. Başkan Yardımcısı Mükremin Duygun (Adana):

 – 15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, Türkiye’nin içerisindeki zarar ziyanın yanında, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti!

–  Adana’ki seçmenlerin bugün ¼ gibi bir rakamı Balkan Türküdür!

–  Gümülcine’de veya Balkanlar’dan bir kimse “Ben kendimi Türk Milletinden hissediyorum” derse, o kişiye Türk vatandaşlığı verilmelidir.!

Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı ve Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Teşkilatlardan Sorumlu G. Başkan Yardımcısı Mükremin Duygun (Adana), Balkan Rumeli Türkleri Federasyonu Başkanı Zürfettin Hacıoğlu (Bursa) ve DOST Partisi meclis üyesi Mümin Gençoğlu  Gümülcine’de, 23 Ağustos 2016 günü, BAKEŞ, GTGB, BTTÖB, DEB Partisi ve Dr. Sadık Ahmet’in mezarını ziyaret ettiler.

Konuklar Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nde Başkan Sami Toraman ve emekli öğretmenlerle yaptıkları görüşmede sorunları dinlediler ve geleceğe ilişkin düşüncelerini açıkladılar.

DEB Partisini de ziyaret eden Hacıoğlu ve Duygun burada Genel Başkan V. Ahmet Kara tarafından ağırlandı. Kara Batı Trakya Türklerinin yaşadığı sorunları anlattı ve ziyaretlerinden dolayı teşekkür etti.

Dönüş yolunda Dr. Sadık Ahmet’in mezarını da ziyaret eden konuklar daha sonra Bulgaristan’a hareket etti.

Akdeniz Balkan Türkleri Federasyonu Başkanı ve Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Teşkilatlardan Sorumlu G. Başkan Yardımcısı Mükremin Duygun, sitemize yaptığı kısa açıklamada, uzun zamandır planladıkları bir gezi olduğunu, burasını beklediklerinden de iyi bulduklarını, sorunların çözümüne katkı sağlamak ve bölgeyi tanımak istediklerini, söyledi.

Duygun, sözlerini şöyle tamamladı:

“15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, Türkiye’nin içerisindeki zarar ziyanın yanında, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti.”

İlk etapta ziyaretimizin amacı, Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimin bu bölgelerdeki etkisi ve bu girişimin başarılı olması durumunda bu insanların hali ne olurdu, gibi konuları tartışmaktı! Böyle bir darbe girişimi yarın öbür gün Türkiye’nin tekrar başına geldiği taktirde, biz buralardaki insanlara nasıl ulaşırız, gibi konular bizleri Balkanlar’ı ziyaret etmeye teşvik etti.

15 Temmuz darbe girişimi eğer başarılı olsaydı, Türkiye’nin içerisindeki zarar ziyanın yanında, tüm komşu ülkeleri etkileyecekti. Balkanlar’a sık sık gidip geldiğimizden, buralardaki yapılanmaları da biliyoruz. Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya ve Kosova’ya birkaç kez gittiğimizden dolayı yapılanmanın ne şekil aldığının farkındayız. Bu yapılanma, Balkanlar’da Türk Milleti ile Türkiye arasında bazı yaralar da açabileceğini tahmin ediyoruz. Çünkü ufacık bir kıvılcımın insanların üzerinde ne gibi bir etki bırakabileceğini de görebiliyoruz.

“Balkan Savaşları esnasında Türklerin üzerinde oynanan oyunların tamamı şu anda İran, Irak ve Suriye’de oynanmaktadır.”

Türkiye bugün doğusu ve Güney Batısı ile tam bir ateş çemberi içerisinde. Kafkaslar’dan başlayıp İran, Irak ve Suriye   bölgelerinde bir istikrarsızlık söz konusu. Oyun bu ülkelerdeki Türkler üzerinde oynanmaktadır. Balkan Savaşları esnasında Türklerin üzerinde oynanan oyunların tamamı şu anda İran, Irak ve Suriye’de oynanmaktadır. Tebriz’in %60’ı Türk. Kerkük ve Musul Irak içerisinde ve %70’e varan oranda burada da Türk var. Suriye’ye geçtiğimizde; Şam, Halep ve Humus’ta da yüksek oranda Türk nüfusun varlığı söz konusu. Özellikle bugün Türkmendağı denen bölgenin ayakta kalması, batı ya da emperyalist güçlerin düşünmüş olduğu Irak petrolünü sıcak denizlere akıtmak için açılacak olan son koridor burasıdır. Buradaki Türk nüfusu üzerinde oynan oyunları görebilmek için herhalde uzman olmaya da gerek yoktur.

“Suriye’den gelenleri en iyi anlayanlar yine Balkanlar’dan gelenler oldu”

Bizler Balkanlar’dan gelen ve göçü yaşamış olan insanlar olarak Suriye’den gelenlere çok hümanist davrandık. Allah kimseye bu göç olayını yaşatmasın. Suriye’den gelenleri en iyi anlayanlar yine Balkanlar’dan gelenler oldu. Fakat son zamanlarda şunu dillendiriyorlar: Balkanlar’dan gelen insanlar ışıklarda dilenmedi, pazarlara çıkmadı; gittiler, etiyle, kemiğiyle bir oldular, iri oldular, diri oldular, işlerini hep birlikte çevirdiler ve geçimlerini sağladılar. Ancak Suriye’den gelenlerin elinde hiçbir iş yok. En lüks yapabildikleri iş araba yıkayıcılığı ve tarım işçiliği. Başka iş bilmedikleri için perişan bir durumdalar.

Bizim bölgemiz Adana’dan başlayıp Kahramanmaraş’a kadar uzanmaktadır. Buralardaki dernekler bize bağlı. Beş dernekle başladık, şimdi dokuz olduk; Antalya, Mersin, Osmaniye, Kahramanmaraş, Merkez ilçelerden Ceyhan, Çukurova, Kozan ve Balkan Boşnak Türkleri Derneği.

Yaptığımız çalışmalarda, bizim insanlarımıza, “Sizin oralarda akrabalarınız var” diyerek onları Balkanlar’a baktırtmaya çalışıyoruz. Federasyon olarak Balkanlar’a turlar düzenliyoruz. Balkanlar’ı görenler izlenimlerini anlattıkça, “Biz de artık gidelim, görelim oraları” dediler. Bu şekilde her geçen yıl ziyaretler artmaktadır.

“Adana’ki seçmenlerin bugün ¼ gibi bir rakamı Balkan Türküdür!”

Benim atalarım 1878’deki Osmanlı- Rus Savaşı’ndan sonra gelmişler. Ben dördüncü kuşağım. Dernekçilikle 1951 ve 1989’da gelenler uğraşmaktadır. 1989’da gelenlere devlet 1959’da gelenlere oranla daha az yardım etmiş. 1951’de gelenlere köylerden hazine yerlerinden tarla verildi. 1989’da gelenler ise doğrudan şehir merkezlerine indirildi ve 400-500 metre kare konut arsası verildi. Onlar kendi emekleriyle evlerini inşa etiler. Onlar meslek sahibiydiler ve aralarında da büyük bir dayanışma vardı.

Adana’ki seçmenlerin bugün ¼ gibi bir rakamı Balkan Türküdür. Zaten Adana’ya 1860’ta Nogay ve Tatarlar geldiler. Bunlar ilk konaklama alanlarını oluşturdular. 1878’de Balkanlar’dan gelenler ise Adana’daki Türk varlığını oluşturmaya başlamıştır. Balkan insanının Adana’ya yerleştirilmesinin en büyük sebebi tarım alanlarının geniş olmasıdır. Pamuk üretiminde o bölgenin seçilmesi ve biz bugün Balkan insanının pamuk üretiminde çalıştırılmak üzere buralara getirilmesini yeni yeni fark ediyoruz. Örneğin beş bin çadır gelen Nogay’ların bulaşıcı hastalıklardan bin çadırı kalmıştır. Balkan Türklerinde de aynı. Her yıl sıtma ya da “Kıran” diye bir şey var; her evden bir kişi ölüyor ve aileler çocuklarından en cılız olanlarını korusun diye Allah’a dua ediyorlarmış. Göç esnasında ölenlerin yanı sıra, yerleştikleri bölgeye uyum sağlayamayıp ta ölenler de var. Yani bu insanlar tarımın geliştirilmesi için buralara yerleştirilmiş.

“Balkan Türkleri kısacası siyaset yapmayı sevmiyor.”

Balkan Türkleri burada ¼ oranında ama çoğunluğun olduğu yerlerde bile siyasi güç yok. Balkan Türkleri kısacası siyaset yapmayı sevmiyor. Birileri bizi yönetsin, güçlünün yanında yer alalım, güçlüyü seçelim gibi düşünceleri var.

Balkanlar’da gençlerin eğitimleriyle ilgili bazı önerilerde bulunmak istiyoruz. Devlet zaman zaman burslar veriyor ve eğitimde kolaylıklar sağlanıyor. Bize burası çok uzak. Adana’dan bu sıkıntıları göremiyoruz. Bunları Edirne ve Trakya bölgesi yaşıyor. Gençlerin Türkiye’ye sınava geldiklerinde öğretmen birlikleri veya derneklerinden de temsilcilerin katılması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum. Böylece öğrencilerin sıkıntıları en aza inmiş olacaktır.

“Gümülcine’de veya Balkanlar’dan bir kimse “Ben kendimi Türk Milletinden hissediyorum” derse, o kişiye Türk vatandaşlığı verilmelidir.”

Bir başka önemli konu da şu: Gümülcine veya Balkanlar’dan bir kimse ben kendimi Türk Milletinden hissediyorum derse, o kişiye Türk vatandaşlığı verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti buralardaki insanların garantörü olduğunu gösterme adına onlara ikinci vatandaşlığı vermeli!

Türkiye’ye göç edip Bulgaristan, Yunanistan, Kosova ve Makedonya ile ilişkisini kesmiş olanlar var. Bu insanlar da geldikleri ülkelerde vatandaş olmanın yollarını aramalıdırlar. Yani Türkiye’de yaşayanlar Türk vatandaşı yapılmalı ve halen Balkanlar’da akrabaları olanlar da geldikleri ülkenin vatandaşı olmalıdırlar. Örneğin daha dün çıkan bir habere göre Bulgaristan’da akrabası olanlara Bulgaristan vatandaşlığı verileceği belirtilmektedir.

“Bazı bölgelerden hala taşınmaz alanlara tapu verilmemektedir. Buna Çanakkale’yi örnek verebiliriz.”

Türkiye Cumhuriyeti çok güçlüdür. Ancak Balkan Türklerinden çekinmemeli. Örneğin Bazı bölgelerden hala taşınmaz alanlara tapu verilmemektedir. Buna Çanakkale’yi örnek verebiliriz. Stratejik ve askeri bölge olduğundan yabancılar buralardan taşınmaz alamamaktadır. Türklük belgesi ve “Etabli” olanlara bu durum uygulanmamalıdır! Bütün bu sorunların Balkanlar’daki Türklere Türk vatandaşlığı verilmesi durumunda çözülebileceğine inanıyorum.

 Kaynak : www.burasibatitrakya.com

About the author  ⁄ admin

No Comments