EZBER BOZMAK…

Soruna HÖH ve DOST diye bakıldığında zaten hem orada azınlık olarak hem de burada siyaset yapan taraf olarak yenilmişsin demektir. Dahası şu an yapılan sadece Bulgaristan’daki siyaset üzerinden Türkiye’de konum elde etme çabası ile buradaki siyasi duruşa göre orada taraf tutma eyleminden başka bir şey değildir. Hiç kimse neden HÖH ya da neden DOST taraftarı olduğunu bilimsel olarak ortaya koymamaktadır. Sonuç olarak sorun, ne DOST ne de HÖH taraftarı olmaktır. Sorun 25 yıldır Bulgaristan’da demokratik hak ve özgürlükler ile özellikle Türk halkının başta eğitim, kültürel ve ekonomik, sosyal haklar konusunda; kolektif hakları bir kenara koydum sadece bireyse hakları konusunda diyorum, bugüne kadar yapılamayanlar, yapılması gerekenler ile bundan sonra atılması gereken adımların neler olduğunun ortaya konulmasıydı. Futbol takımı tutar gibi parti tutmak sadece paspas olmaya yol açar… Sahi son 25 yıldır yapılamayanlar ile bundan sonra yapılması gerekenler nelerdir? Önce bunu bir tartışalım mı? Bu konuda iafa tirmak isteyenlere önce büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 ile 1938 yılları arasında başta Bulgaristan olmak üzere Balkanlar ile buradaki Türkler konusunda izlediği politikaya ve ortaya koyduğu eserlere bakmalarıdır. Sahi DOST mu HÖH mü demek yerine artık asıl sorunu tartışmanın zamanı gelmedi mi? Sahi asıl sorun ne? Bulgaristan’da Türklerin 1960’lara kadar sahip oldukları okullarının ve kendi okullarını açma hakkı ne oldu? Hadi kendi okulundan vazgeçtim. En son haftada iki saate düşürülen Türkçe eğitim ne durumda? Unutulmasın ki, elestirilen Jivkov döneminde bile 1974′ kadar haftada 2 saat de olsa Türkçe eğitim hakki vardı? Türkçe gazete, dergi, radyo vb. ne durumda? HÖH mü DOST mu tartışması yerine artık bunları ve yapılması gerekenleri tartışmak gerekmiyor mu?…
Yoksa 15-20 yıl sonra tartışılacak bir şey kalmayacak…
Evet, sorun ne HÖH, ne de DOST…
Sorun ne Ahmet Doğan ne de Lütvi Mestan…
Fakat her şey güllük gülistanlıkmışçasına yapılan bu.
Bir tarafta HÖH takımını tutanlar
Diğer tarafta DOST’çular.
Oysa sorun bunca zamandır yapılması gerekenler
Fakat herhangi bir nedenle yapılmayanlar, yapılamayanlar…
Sorun genelde Bulgaristan’da gerçek anlamda bir demokrasinin yerleşmesi
Ve özelde Müslüman yani Türk azınlığın bitmek bilmeyen sıkıntıları.
Özellikle de ekonomik alanda yaşananlar.
Gel gör ki, sanki sorun bu değilmişçesine takım tutar gibi
Bir tarafta HÖH’çüler
Diğer tarafta DOST’çular…
Bir tarafta Doğancılar,
Diğer tarafta Mestancılar.
Peki insanlar, halk nerede?
Derdimiz hiç kimseye akıl vermek ya da Bulgaristan’da siyasete müdahale etmek değil,
Aklımız yettiğince, elimizden geldiğince
Sorunların çözümünde fikir boyutunda destek olmak…
Çünkü aynı coğrafyada yaşıyoruz
Ve daha da önemlisi pek çoğumuz Bulgaristan ve Balkan kökenliyiz.
Doğal olarak geride kalan insanlara sırtımızı dönme lüksümüz yok.
Evet, sorun ne HÖH ne de DOST
Ne Doğan ne de Mestan…
Sorun, Bulgaristan demokratik yaşama geçtikten sonra
Yapılması gerekenler ve yapılamayanlar konusunda
Tartışma ortamı yaratmak…
Gelin hep birlikte el ele verelim,
Sorunu yapay HÖH ve DOST ayrımından çıkarıp
Gerçek boyutuna
Yani halkın sorunlarının çözümüne katkı boyutuna indirelim,
Çünkü bu sorulara verilecek yanıt
Aynı zamanda bundan sonrası için de yol gösterici olacaktır…
Ben konuyla ilgili olarak
Elimden geldiğince düşüncelerimi ortaya koyacağım.
Sonrası sizlerin desteği ile şekillenecek.
Tespitlerin yol gösterici olması ve değerlendirilmesi dileğiyle.
Peki, yapılması gerekenler ya da yapılmayanlar, yapılamayanlar nelerdi:
1- İstihdam yaratma yani işsizliği ortadan kaldırma konusunda yeterince çaba harcanmadı
2- Benim de tanık olduğum bazı kırsal kalkınma merkezli yatırım ve destek taleplerine dönüş yapılmadı.
3- Halk, hizmet götürülmesi değil sadece itaat etmesi ve oy vermesi gereken topluluk olarak görüldü
4- Siyaset seçimden seçime gündeme geldi ve halk ancak seçim zamanı anımsandı.
5- Siyaset sadece parlamento ile sınırlı tutuldu. Sorunların çözümü için halkın desteği hiç aranmadı. Parlamentoda yeterli sayımız yok bahanesine dayanılarak sorunların çözümü konusunda toplumsal muhalefet oluşturulma yoluna gidilmedi.
6- Türk halkının yaşadığı sorunların çözümü konusunda Bulgar halkın ikna edilmesi konusunda çaba harcanmadı, gerekli politikalar üretilmedi.
7- Türkçe eğitim konusunda gerekli adımla atılmadı.
8- Türkçenin, seçim alanlarında kullanılmasının yasaklanması karşısında, kamusal alanda kullanılması konusunda gerekli adımlar atılmadı.
9- Türk kültürü folklor dışına taşınamadı ki, o da çok cılız ve yetersiz kaldı.
10- Sorunlar, çözüm üretilmesi yerine zamana yayılarak halkın var olanı kabullenmesi sağlandı
11- Türkçe basın yayın konusunda bir iki cılız adım dışında hiçbir çaba harcanmadı.
12- Parti bölünmesi konusunda bu kadar duyarlı olanlar ki, zamanı gelince bu konuya da ayrıca değineceğim, Müslümanların yani Türklerin kendi içinde bölünmesi karşısında gerekli adımlar atılmadı.
13- Parti içi demokrasi işletilmedi. Farklı düşünenler “hain”likle suçlandı ve bu bölünmeyi daha da hızlandırdı.
14- Toplumun güncel temel ekonomik, kültürel vb. sorunlarıyla ilgilenilmek yerine ATAKA ile yapay ve sonu gelmeyen gereksiz tartışmalara girildi ve böylece asıl gündem değiştirildi.
15- Aynı şekilde ülkenin ve toplumun geleceğine yönelik ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb. politikalar üretmek yerine kısır ve duyguları okşayıcı ve her iki tarafın da işine gelen fakat hiç sonuç alınamayan sahte milliyetçi söylemler üzerinden politika üretildi. Kısaca insanlar; hem Türkler hem de Bulgarlar yapay bir tehditle karşı karşıya bırakılarak gerçek sorunlarından uzak tutuldu.
16- Kırcaali Belediyesi’nin faşist iktidar döneminde kutlanan “21 Ekim Kırcaali Günü”nü yeniden hayata geçirme örneğinde olduğu üzere, ilin Osmanlı’dan kurtarılışı bazen tarih bilgisi yetersizliğinden bazen de bilinçli olarak resmi kutlama günü olarak kabul ediliyor. Benzer yanlışlar başka konularda da yaşandı. Oysa gelinen noktada artık iki tarafın da yapması gereken birbirinden kurtarılma günlerinden vazgeçmek olmalı. Çünkü bunu hiç kimseye faydası yok.
17- Aynı şekilde Kırcaali’de her saat başı saat kulesinden çalınan ve Türkleri aşağılayan şiirlerin besteleri örneklerinde olduğu üzere sorunun çözümü konusunda herhangi bir adım atılmıyor. Oysa böyle ırkçı bir yaklaşımın hiç kimseye faydası yok.
18- Türk azınlık, iki ülke arasında barışı sağlayıcı ve ekonomik ilişkileri geliştirici bir öğe haline getirilemedi.
19- İki ülke arasındaki ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusunda yeterli destek sağlanamadı, aracı olunamadı.
20- Azınlıkların milli kimliği ve kültürünü yaşatma, üretme, geliştirme ve gelecek nesillere aktarma konusunda yeterli çaba harcanmadı.
Evet, benim gözlemlerim ve tespitlerim şimdilik bunlar. Konuyla ilgili herkesten ricam küfür etmeden, hakaret etmeden önerilerini gündeme getirmeleri…
Son Söz: Çözüm üretmeyen çözümün parçası olur.

Metin Edirneli
Kırcaali Haber

No Comments