About the author  ⁄ admin

Kırım sürgününü konu alan “1944” adlı şarkısıyla Eurovision Şarkı Yarışması´nda birinci olan Jamala, kazandığı zafer ile yıllarca saklanan Kırım tarihinin herkes tarafından öğrenildiğini söyledi.

Eurovision Şarkı Yarışması´nda, Kırım sürgününü konu alan “1944” adlı şarkısıyla birinciliği elde eden Kırımlı Tatar sanatçı Jamala, kazandığı zafer ile yıllarca saklanan Kırım tarihinin herkes tarafından öğrenildiğini söyledi.

İsveç´ten Ukrayna´ya dönen Jamala´yı Borispol Havaalanı´nda yüzlerce hayranı çiçekler, Ukrayna ve Kırım Tatar Türklerinin bayrakları ile karşıladı.

Jamala, “Gelecek yıl yapılacak yarışmanın vatanımda, Kırım’da geçirilmesini isterdim. Şu anda Kırım işgal altında. Bir yılda işgalin kalkacağına emin değilim. Bunu inanmadığım için söylemiyorum ama bir yıl içinde bunu yapamayacağız” diye konuştu.
´Yıllarca saklanan tarihi herkes duydu´

Eurovision’da kazandığı zaferin ne anlama geldiğini anlatan Jamala, şunları kaydetti:

“Yıllarca kimsenin duymak istemediği, saklanan tarihi herkes duydu. Kırım Tatar Türklerinin tarihini değişik sözlerle sürekli rezil ettiler. Fakat önemli olan onların gerçek olmamasıydı. Bu zafer, adaletin var olduğunu gösteriyor. Bu zaferi gerçekten hak ettik. Çünkü pek çok acılardan geçtik. Çok sık bu şarkının hüzünlü olması nedeniyle Eurovision için uygun olmadığını duydum. Avrupa yeteri kadar bu şarkı ile (Kırım’ın) ilhakı, savaşı, devrimi ve Ukrayna’daki diğer acıları duydu. Görüyorsunuz Avrupa bana oy verdi, beni anladı ve hissetti. Çünkü bu şarkı oldukça içten ve Ukrayna yüzde yüz bunu hak etti.”

Bakanlar Kurulu tarafından kendisine Ukrayna halk sanatçılığı verilmesi hazırlığı konusunda da değerlendirmede bulunan Jamala, “Bu sadece bir kağıttır. Nasıl göründüğünü bile bilmiyorum. Benim için önemli olan sizin sevginizi hissetmek ve ben onu hissediyorum” dedi.

Kaynak: http://www.milletgazetesi.gr/

Read More →

– Askeri başarılarını, Balkan topraklarının gelişmesi için harcamıştır. Bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlamıştır.

– – Osmanlı Devleti uyguladığı “İstimalât” yani hoşgörü politikasıyla Müslüman ve Hıristiyan halkların barış içinde yaşadıkları bir ortamı oluşturmuştur.

– – Fetih kılıçla değil, ısındırıcı politikalarla yapılmıştır.

BAKEŞ’in- Batı Trakya Kültür Eğitim Şirketi- düzenlediği ve Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Kılıç’ın konuşmacı olarak katıldığı “Gazi Evrenos Bey ve Balkanlar” konulu konferans 14 Mayıs akşamı İskeçe’de gerçekleşti.

Konferansa BAKEŞ Genel Müdürü Pervin Hayrullah, İskeçe Muzaffer Salihoğlu Ortaokul-Lisesi Sahibesi Saime Kırlıdökme ve okulun Müdürü Erkan İmamefendi, İskeçe S. Müftü Yardımcısı Ahmet Hraloğlu, DEB Partisi İskeçe Sorumlusu Ozan Ahmetoğlu, Kozlukebir Belediyesi Toplumsal Hareket Başkanı Saadettin Şakir Hüseyin, Güney Meriç Derneği Başkanı Bekir Mustafaoğlu, Seyyid Ali Sultan Degâhı Vakfı Başkanı Ahmet Kara Hüseyin’in yanısıra diğer davetliler katıldı.

Toplantı BAKEŞ Gn. Müdürü Pervin Hayrullah yaptığı kısa selamlama konuşmasında Gazi Evrenos Bey’in Balkanlar’ın ve Batı Trakya’nın tarihi açısından çok önemli olduğunu belirtti.

Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Kılıç, Balkanlar’ın Osmanlı için çok önemli olduğunu, Batı Trakya’nın giriş kapısı rolünü oynadığını, Rumeli’nin Anadolu topraklarından daha öncelikli olduğunu ve hatta Divan-ı Hümayun’da Rumeli beylerbeyinin Anadolu beylerbeyinin önünde oturduğunu belirtti.

Balkan topraklarının buralara gelen Osmanlı’nın izlerini taşıdığını belirten Kılıç konuşmasına şöyle devam etti:

“1354 yılında Gelibolu’da büyük bir deprem oldu. O yıllarda savaşlar, isyanlar, saldırılar ve veba salgını dolayısıyla Batı Trakya’nın nüfusu çok azalmıştı. Osmanlı iskân metodunu kullanarak ve Süleyman Paşa’dan itibaren Karesi Beyliği topraklarından getirdiği konar-göçer ve yürükleri buralara yerleştirmiştir.

Bu süreçte en önemli isimlerden biri de Gazi Evrenos Bey’dir. Rumeli fetihlerinin komutanı, hayratlarının sahibidir. Osmanoğulları kadar eski bir tarihe sahiptir. Evrenos Bey’in doğumu bilinmiyor. Ölüm yılı Yenice Vardar’daki türbe kitabesinde 17 Kasım 1447 Çarşamba günü olarak belirtilmiştir. Kendisine “Gaziler Sultanı” ünvanı verilmiştir.”

Gazi Evrenos Bey’in akınlarının merkezi idare tarafından fermanla yönlendirildiğini ve Osmanlı’nın bölgeye huzuru getirdiğini vurgulayan Kılıç konuşmasını şöyle tamamladı:

“Osmanlı Devleti uyguladığı “İstimalât” yani hoşgörü politikasıyla Müslüman ve Hıristiyan halkların barış içinde yaşadıkları bir ortamın oluşturmuştur. Fetih, kılıçla değil, ısındırıcı politikalarla yapılmıştır

Evrenos Bey, Via Egnatia (Sol Kol ) yolu etrafında şehirler, vakıflar kurmuş, bu güzergâhı geliştirmiştir. Evrenos Bey, Gümülcine’yi yaklaşık on yıl ikinci üs merkezi olarak kullanmıştır. Kurduğu Vakıflar sayesinde bölge ve Balkanlar şenlenmiştir. Vakıfları müstesna vakıflara aittir. Kendisi bütün ekonomik gücünü Balkanlar’ın gelişmesine ve kalkınmasına harcamıştır. Gümülcine’deki bugün bilinen vakfını ev olarak kullanmıştır.

Gümülcine’nin fethi kendisine bir fermanla bildirilmiştir. Osmanlı kroniklerinde fetih konusunda farklı tarifler mevcuttur. 1383 yılına kadar burada yaşadığı ve ayrılınca da evini vakfa dönüştürdüğü tarihi kaynaklarda mevcuttur.

Kısacası Evrenos Bey, yağma akınlar yapan bir değildi. Askeri başarılarını, Balkan topraklarının gelişmesi için harcamıştır. Bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlamıştır.”

Etkinliğin sonunda Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Kılıç tebrik edildi ve BAKEŞ Gn. Md. Pervin Hayrullah kendisine çiçek takdim etti.”

http://www.burasibatitrakya.com/component/k2/item/5764-gazi-evrenos-bey-iskeçede-anlatıldı.html

Read More →

Siz, Lozan’ın bize tanıdığı bu hakları elimizden almak için devletin tüm gücünü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kullanabilirsiniz!

Siz, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin şubelerini basarak, resmi bir derneğin üyelerine ve azınlığa dönük faaliyetlerini durdurabilirsiniz! Yöneticilerini yargılayabilirsiniz!

Siz, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nı muhatap almadan, siyasi gücü kullanarak, azınlık insanının inanç özgürlüğünü ve özerkliğini “240 İmam Yasası” gibi antidemokratik yasalarla ortadan kaldırabilirsiniz!

Siz, çocuk azlığı bahanesiyle azınlık okullarını kapatarak, azınlık okullarında Türkçeyi yasaklayarak, çift dilli Türkçe-Yunanca eğitim verecek anaokullarının açılmasına müsaade etmeyerek, ihtiyaç duyulan azınlık ortaokul ve liselerinin açılmasına izin vermeyerek, azınlığımızın eğitim özgürlüğünü ve özerkliğini yok sayabilirsiniz!

Siz, ata yadigârı vakıflarımızın azınlığımız tarafından yönetilmesini ve istifade edilmesini engelleyebilirsiniz!

Siz, DEB Partisi gibi resmi partiye saldırıp cam çerçeve indirerek, rahmetli liderimizin arabasını çalarak, insanlarımızı korkutarak, psikolojik baskı uygulayabilirsiniz!

Siz, AİHM’sinin tarihi dernekler lehine verdiği kararları tanımayarak, tabelaların asılmasına müsaade etmeyebilirsiniz!

Siz, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın seçtiği Müftüyü tanımayarak, “Korsan Müftü” gibi aşağılayıcı sözlerle azınlık insanının hür iradesini yok sayabilirsiniz!

Siz bunları yaparak, azınlık insanının bu ülkede mutlu birer vatandaş olarak yaşamasını, bu ülkeye hizmet etme aşkını ve bu ülkeye hissettiği aidiyet duygusunu baltalayabilirsiniz!

Ancak şunu bilmenizi isteriz ki;

Bizler her daim bu ülkede kendi kimliğimizle Türk ama mutlu birer Yunan vatandaşı olarak yaşamanın kavgasını demokratik ve yasalar çerçevesinde vermeye devam edeceğiz. Yılmadan ve yorulmadan, ecdat mirası “hoşgörümüzü” koruyarak, azim ve sabırla bu dava, bu mücadele artarak devam edecektir. Üzerimizdeki bu tarifsiz baskının tüm dünya tarafından duyulması için bir eylem planının artık hayata geçirilme zamanı geldiğini tüm kamuoyuna saygı ile duyururuz.

DEB PARTİSİ

Read More →

25. Uluslararası Hıdırelez Bahar Şenlikleri kapsamında Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu, Gostivar Uluslararası Vizyon Üniversitesi ve Makedonya- Valandova Çalıklı Hıdırellez Bahar Şenlikleri Derneği tarafından düzenlenen 21. Uluslararası Türk Kültürü Sempozyumu 6-10 Mayıs günleri Makedonya-FYROM-Başkenti Üsküp’te gerçekleşti. Sempozyumun Onursal Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun, “Bu sempozyum dünyada düzenlenen en eski Türkoloji kongresidir. Türk kültüründen zengin daha fazla kültür varsa gelsinler konuşalım” sözleri dikkat çekti.

Sempozyuma T.C. Üsküp Büyükelçisi Ömür Şölendil, Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Selami Tahir, Uluslararası Vizyon Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fadıl Hoca, Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Makedonya Türk Sivil Teşkilatları Birliği, Yunus Emre Enstitüsü yetkililerinin yanısıra Makedonya eski devlet bakanlarından Hadi Nezir v.d. davetliler katıldı.

Yapılan protokol konuşmalarında Sempozyumda Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, UNESCO’nun Hıdırelez’i çok yakında somut olmayan dünya kültür mirası listesine alacağını belirtti.

Nasrattınoğlu, “Türk kültürünün yaşatılması çok önemlidir. Burada bir çok etkinlik yapılıyor. Ancak folklor çok önemli. Yaşantımızın her yanı folklor. Bizim ecdadımız bunu dünyaya en güzel şekilde sunmuştur. Bundan sonra Türk kültürü, folkloru, geleneksel sanatlarımız dünyanın her tarafında yaşatılacaktır. Bu konuya gençlerin de eğilmesi beni cesaretlendiriyor. Bu konu gelecekte çok daha fazla konuşulacak dünya kültürü olacaktır. Bu dünyada devam eden en eski Türkoloji kongresidir ki 40 yıldan bu yana devam etmektedir.” Görüşlerine yer verdi.

Sempozyum geleneksel Türk sanatları sergisinin açılmasıyla başladı.

Sempozyuma Türkiye, Bulgaristan, Azerbaycan, Kosova, Makedonya-FYROM, Yunanistan- Batı Trakya ve Arnavutluk’tan toplam 50 akademisyen, araştırmacı ve yazar katıldı.

Toplantıya Batı Trakya’dan Rodop Rüzgarı Dergisi Sahibi İbrahim Baltalı katıldı ve “Evliya’nın Yolunda Batı Trakya” adlı bir bildiri sundu.

Ayrıca sempozyumun “portre” yapma geleneği bu yıl da devam etti ve Üsküp’te Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. İbrahim Nazım’ın portresi Türkiye’li öğretim üyesi Zeki Gürel tarafından anlatıldı.

Toplantı hatıra fotoğrafının çektirilmesinden sonra sona erdi.

Aynı günün akşamı, TRT sanatçıları, Üsküp Yunus Emre Enstitüsü’nün festival kapsamında düzenlediği etkinlikte bir konser verdi.

Sempozyuma katılan konuklar 7 Mayıs Cumartesi günü Kosova’da Sultan Murat Hüdavendigar Türbesini ve Prizren’i ziyaret ettiler. Pazar günü ise büyük Makedonya turu kapsamında Kalkandelen, Resne, Manastır ve Ohri yerleşim yerleri ziyaret edildi.

İbrahim Baltalı
www.burasibatitrakya.com

Read More →

Soruna HÖH ve DOST diye bakıldığında zaten hem orada azınlık olarak hem de burada siyaset yapan taraf olarak yenilmişsin demektir. Dahası şu an yapılan sadece Bulgaristan’daki siyaset üzerinden Türkiye’de konum elde etme çabası ile buradaki siyasi duruşa göre orada taraf tutma eyleminden başka bir şey değildir. Hiç kimse neden HÖH ya da neden DOST taraftarı olduğunu bilimsel olarak ortaya koymamaktadır. Sonuç olarak sorun, ne DOST ne de HÖH taraftarı olmaktır. Sorun 25 yıldır Bulgaristan’da demokratik hak ve özgürlükler ile özellikle Türk halkının başta eğitim, kültürel ve ekonomik, sosyal haklar konusunda; kolektif hakları bir kenara koydum sadece bireyse hakları konusunda diyorum, bugüne kadar yapılamayanlar, yapılması gerekenler ile bundan sonra atılması gereken adımların neler olduğunun ortaya konulmasıydı. Futbol takımı tutar gibi parti tutmak sadece paspas olmaya yol açar… Sahi son 25 yıldır yapılamayanlar ile bundan sonra yapılması gerekenler nelerdir? Önce bunu bir tartışalım mı? Bu konuda iafa tirmak isteyenlere önce büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 ile 1938 yılları arasında başta Bulgaristan olmak üzere Balkanlar ile buradaki Türkler konusunda izlediği politikaya ve ortaya koyduğu eserlere bakmalarıdır. Sahi DOST mu HÖH mü demek yerine artık asıl sorunu tartışmanın zamanı gelmedi mi? Sahi asıl sorun ne? Bulgaristan’da Türklerin 1960’lara kadar sahip oldukları okullarının ve kendi okullarını açma hakkı ne oldu? Hadi kendi okulundan vazgeçtim. En son haftada iki saate düşürülen Türkçe eğitim ne durumda? Unutulmasın ki, elestirilen Jivkov döneminde bile 1974′ kadar haftada 2 saat de olsa Türkçe eğitim hakki vardı? Türkçe gazete, dergi, radyo vb. ne durumda? HÖH mü DOST mu tartışması yerine artık bunları ve yapılması gerekenleri tartışmak gerekmiyor mu?…
Yoksa 15-20 yıl sonra tartışılacak bir şey kalmayacak…
Evet, sorun ne HÖH, ne de DOST…
Sorun ne Ahmet Doğan ne de Lütvi Mestan…
Fakat her şey güllük gülistanlıkmışçasına yapılan bu.
Bir tarafta HÖH takımını tutanlar
Diğer tarafta DOST’çular.
Oysa sorun bunca zamandır yapılması gerekenler
Fakat herhangi bir nedenle yapılmayanlar, yapılamayanlar…
Sorun genelde Bulgaristan’da gerçek anlamda bir demokrasinin yerleşmesi
Ve özelde Müslüman yani Türk azınlığın bitmek bilmeyen sıkıntıları.
Özellikle de ekonomik alanda yaşananlar.
Gel gör ki, sanki sorun bu değilmişçesine takım tutar gibi
Bir tarafta HÖH’çüler
Diğer tarafta DOST’çular…
Bir tarafta Doğancılar,
Diğer tarafta Mestancılar.
Peki insanlar, halk nerede?
Derdimiz hiç kimseye akıl vermek ya da Bulgaristan’da siyasete müdahale etmek değil,
Aklımız yettiğince, elimizden geldiğince
Sorunların çözümünde fikir boyutunda destek olmak…
Çünkü aynı coğrafyada yaşıyoruz
Ve daha da önemlisi pek çoğumuz Bulgaristan ve Balkan kökenliyiz.
Doğal olarak geride kalan insanlara sırtımızı dönme lüksümüz yok.
Evet, sorun ne HÖH ne de DOST
Ne Doğan ne de Mestan…
Sorun, Bulgaristan demokratik yaşama geçtikten sonra
Yapılması gerekenler ve yapılamayanlar konusunda
Tartışma ortamı yaratmak…
Gelin hep birlikte el ele verelim,
Sorunu yapay HÖH ve DOST ayrımından çıkarıp
Gerçek boyutuna
Yani halkın sorunlarının çözümüne katkı boyutuna indirelim,
Çünkü bu sorulara verilecek yanıt
Aynı zamanda bundan sonrası için de yol gösterici olacaktır…
Ben konuyla ilgili olarak
Elimden geldiğince düşüncelerimi ortaya koyacağım.
Sonrası sizlerin desteği ile şekillenecek.
Tespitlerin yol gösterici olması ve değerlendirilmesi dileğiyle.
Peki, yapılması gerekenler ya da yapılmayanlar, yapılamayanlar nelerdi:
1- İstihdam yaratma yani işsizliği ortadan kaldırma konusunda yeterince çaba harcanmadı
2- Benim de tanık olduğum bazı kırsal kalkınma merkezli yatırım ve destek taleplerine dönüş yapılmadı.
3- Halk, hizmet götürülmesi değil sadece itaat etmesi ve oy vermesi gereken topluluk olarak görüldü
4- Siyaset seçimden seçime gündeme geldi ve halk ancak seçim zamanı anımsandı.
5- Siyaset sadece parlamento ile sınırlı tutuldu. Sorunların çözümü için halkın desteği hiç aranmadı. Parlamentoda yeterli sayımız yok bahanesine dayanılarak sorunların çözümü konusunda toplumsal muhalefet oluşturulma yoluna gidilmedi.
6- Türk halkının yaşadığı sorunların çözümü konusunda Bulgar halkın ikna edilmesi konusunda çaba harcanmadı, gerekli politikalar üretilmedi.
7- Türkçe eğitim konusunda gerekli adımla atılmadı.
8- Türkçenin, seçim alanlarında kullanılmasının yasaklanması karşısında, kamusal alanda kullanılması konusunda gerekli adımlar atılmadı.
9- Türk kültürü folklor dışına taşınamadı ki, o da çok cılız ve yetersiz kaldı.
10- Sorunlar, çözüm üretilmesi yerine zamana yayılarak halkın var olanı kabullenmesi sağlandı
11- Türkçe basın yayın konusunda bir iki cılız adım dışında hiçbir çaba harcanmadı.
12- Parti bölünmesi konusunda bu kadar duyarlı olanlar ki, zamanı gelince bu konuya da ayrıca değineceğim, Müslümanların yani Türklerin kendi içinde bölünmesi karşısında gerekli adımlar atılmadı.
13- Parti içi demokrasi işletilmedi. Farklı düşünenler “hain”likle suçlandı ve bu bölünmeyi daha da hızlandırdı.
14- Toplumun güncel temel ekonomik, kültürel vb. sorunlarıyla ilgilenilmek yerine ATAKA ile yapay ve sonu gelmeyen gereksiz tartışmalara girildi ve böylece asıl gündem değiştirildi.
15- Aynı şekilde ülkenin ve toplumun geleceğine yönelik ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb. politikalar üretmek yerine kısır ve duyguları okşayıcı ve her iki tarafın da işine gelen fakat hiç sonuç alınamayan sahte milliyetçi söylemler üzerinden politika üretildi. Kısaca insanlar; hem Türkler hem de Bulgarlar yapay bir tehditle karşı karşıya bırakılarak gerçek sorunlarından uzak tutuldu.
16- Kırcaali Belediyesi’nin faşist iktidar döneminde kutlanan “21 Ekim Kırcaali Günü”nü yeniden hayata geçirme örneğinde olduğu üzere, ilin Osmanlı’dan kurtarılışı bazen tarih bilgisi yetersizliğinden bazen de bilinçli olarak resmi kutlama günü olarak kabul ediliyor. Benzer yanlışlar başka konularda da yaşandı. Oysa gelinen noktada artık iki tarafın da yapması gereken birbirinden kurtarılma günlerinden vazgeçmek olmalı. Çünkü bunu hiç kimseye faydası yok.
17- Aynı şekilde Kırcaali’de her saat başı saat kulesinden çalınan ve Türkleri aşağılayan şiirlerin besteleri örneklerinde olduğu üzere sorunun çözümü konusunda herhangi bir adım atılmıyor. Oysa böyle ırkçı bir yaklaşımın hiç kimseye faydası yok.
18- Türk azınlık, iki ülke arasında barışı sağlayıcı ve ekonomik ilişkileri geliştirici bir öğe haline getirilemedi.
19- İki ülke arasındaki ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusunda yeterli destek sağlanamadı, aracı olunamadı.
20- Azınlıkların milli kimliği ve kültürünü yaşatma, üretme, geliştirme ve gelecek nesillere aktarma konusunda yeterli çaba harcanmadı.
Evet, benim gözlemlerim ve tespitlerim şimdilik bunlar. Konuyla ilgili herkesten ricam küfür etmeden, hakaret etmeden önerilerini gündeme getirmeleri…
Son Söz: Çözüm üretmeyen çözümün parçası olur.

Metin Edirneli
Kırcaali Haber

Read More →

Geçen Nisan ayının sonlarında, Bulgaristan Parlamentosundaki sağ patriotar görüşlü milletvekillerin oylarıyla seçim kanununda bazı değişiklikler yapılmıştı. Bu değişiklikle, Türkiye’de yaşayan 1989 göçmenlerinin, yani yurtdışındaki Bulgaristan vatandaşlarının genel seçimlerde oy kullanma hakları kısıtlanıyordu.

Bu seçim yasasına göre, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Bulgaristan vatandaşlarına, Avrupa’nın her hangi bir şehrinde 100 seçmenin dilekçe verildiği taktirde bir sandık kurulurken, Türkiye’de sadece Bulgaristan dış temsilciliklerinde ve bir milyondan fazla insanın yaşadığı şehirlerde oy kullanma hakkı getiriliyordu; Çorlu, Lüleburgaz, Tekirdağ vs gibi yüz binlerce göçmenin yaşadığı merkezlere tek bir seçim sandığı hakkı verilmiyordu.

Ancak bugün, bu antidemokratik yasanın Bulgaristan Cumhurbaşkanı Plevneliev tarafından veto edildiği bildirildi.

Plevneliev’in makamından yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanı şuna inanmaktadır ki, Seçim Kanunu, yurtiçinde olduğu gibi, yurtdışında da adaletli bir şekilde yapılmalıdır, bu konudaki her demokratik değişime destek vermektedir. Fakat bu, yurtdışındaki Bulgaristan vatandaşlarının eşitlik ilkesinden çıkarak yapılmamalı. Kötü seçim deneyimlerinin önüne geçilmesi için, ulusal bölünmelere sebep vermemeli. Demokrasi, seçimlerle yaşar. Çünkü seçim günü, vatandaşların enerjisiyle, onların hareketliği nedeniyle, siyasi kurumlar temsil ve yasal statü kazanırlar. Seçim kuralları, meclisteki partilerin arasında bir denge sağlamak ve vatandaşların kendi temsilcilerini en yüksek seviyede temsil hedefini gütmektedir…” denilmektedir.

Bilindiği gibi, Bulgaristan’daki aşırı sağ, iktidardaki GERP ve eski rejimin tek partisi BKP’nin devamı olan BSP partilerinin, Nisan ayı sonunda çıkardığı seçim yasası, Türkiye’de yaşayan ve aynı zamanda Bulgaristan vatandaşı olan 1989 göçmenlerinin seçme haklarının elinden almak için çıkardığı bir yasadır.

Yine bilindiği gibi, daha önceki senelerde, HÖH/D(p)S’nin de desteklediği bir seçim yasasıyla, başka ülke vatandaşlığı bulunanlara Milletvekili, Belediye başkanı seçilme hakları yoktur.

Bulgaristan’daki patriotar çevreler, bu yeni seçim yasasının, Türklerin seçme haklarının kısıtlanması, yeni kurulan ve çoğunluğu Türklerden oluşan DOST partisinin önünü kesmek için çıkartıldığı gerçeğini saklama gereğini dahi duymuyorlardı…

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Plevneliev’in, bu antidemokratik seçim yasasını veto etmesi, Türkiye’de yaşayan 1989 göçmenlerini memnun etmiştir.

http://www.balkanlar24.com/2016/05/07/plevneliev-1989-gocmenlerine-secime-hakki-vermeyen-yasayi-veto-etti/
Durmuş Arda

Read More →

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şubesi ve Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği “Lozan Antlaşması Işığında Türk –Yunan İlişkileri” konferansı konuşmacı olarak Kadir Has Üniversitesi Öğretim üyesi Prof.Dr.Serhat Güvenç katılımı ile 28 Nisan 2016 tarihinde İzmir Ticaret Borsası’nda gerçekleştirildi.

Konferansa İzmir Barosu Bşk. Av. Aydın Özcan, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Kayapınar, Başbakanlık Yurt Dışı Türkler İzmir Ofisi Koordinatörü Dr. Fırat YALDIZ, Lozan Mübadilleri Derneği Kurucu Başkanı Selim YILDIRAN, Sancak Kosova Rumeli ve Dayanışma Derneği Başkanı Ömer OK, BTTDD İzmir Şube Başkanı Mümin Durmuş ve Yönetim Kurulu üyeleri, öğrenim amacıyla çeşitli ülkelerden gelen üniversite öğrencileri, İzmir de ikamet eden Rodos, İstanköylü ve Batı Trakyalı hemşerimiz katıldı.

Konferansın açış konuşmasını yapan Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı adalardaki Türkler ile Batı Trakya’daki Türklerin kültürel kimliklerinin Yunan Devleti tarafından tanınmadığını dile getirdi.

Lozan Antlaşması hakkında bilgi veren Prof. Dr. Serhat Güvenç, bu antlaşma ile Avrupalı devletler ile Türk Devleti arasında yüzyıllardır var olan hukuk, uyuşmazlıklar ve bazı önemli siyasi sorunların sona erdirildiğini ve antlaşmasının önemini gösteren durumlardan birinin de , Türkiye ile 1.Dünya savaşı galiplerinin eşit koşullar altında bir araya gelerek konferansı gerçekleştirdiklerinin belirtilmiş olması olduğunu söyledi.

Güvenç, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye ve Yunanistan Krallığı’nın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutması olduğunu anlattı.

Güvenç, Yunanistan’da yaşamakta olan Türklerin kültürel kimliklerinin tanınması gerektiğini ve bu bağlamda sivil toplum örgütlerinin önemli görevleri olduğunu belirtti.

Konferans sonunda Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şube Başkanı Mümin Durmuş ve Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Prof. Dr. Serhat Güvenç’e çiçek takdim etti.

http://www.burasibatitrakya.com

Read More →

Balkan Rumeli Türkleri Konfederasyonu Genel Başkanı Zürfettin Hacıoğlu, Bulgaristan’da parlamento tarafından onaylanan seçim yasasına tepki göstererek, ‘Bu yasaya göre Bulgaristan dışında ikamet eden Bulgaristan vatandaşları, bulundukları ülkelerin temsilciliklerinde oy kullanacak. Bu yasa mecliste onaylandı. Antidemokratik ve anayasaya aykırı yasayı, Türkiye’de yaşayan yüz binlerce Bulgaristan vatandaşının kabul etmesi mümkün değil.’ dedi.

Hacıoğlu, Balkan Türkleri Federasyonu Edirne Şubesinde düzenlediği basın toplantısında, konfederasyon olarak hafta sonu Bursa’da icra kuruluyla Bulgaristan’daki son siyasi gelişmeleri değerlendirdiklerini söyledi.

Bulgaristan’da çıkarılan seçim yasasıyla ilgili bazı sıkıntılar olduğunu ifade eden Hacıoğlu, şöyle devam etti:

‘Bu yasaya göre Bulgaristan dışında ikamet eden Bulgaristan vatandaşları, bulundukları ülkelerin temsilciliklerinde oy kullanacak. Bu yasa mecliste onaylandı. Antidemokratik ve anayasaya aykırı yasayı, Türkiye’de yaşayan yüz binlerce Bulgaristan vatandaşının kabul etmesi mümkün değil. Seçme hakları ellerinden alınmış ve gasbedimiştir. Bu yasa fiziken de mümkün değil. Örneğin Trakya Bölgesin’de yaklaşık 30 bin Bulgaristan vatandaşı var. Bunların üçte biri bile oy kullansa 10 bin kişi Bulgaristan Cumhuriyeti konsolosluğuna nasıl sığacak, nasıl oy kullanacaklar? Bunu çok merak ediyorum’

Hacıoğlu, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’e çağrıda bulunarak, antidemokratik ve anayasaya aykırı yasayı onaylamamasını ve parlamentoya geri göndermesini istedi.

Var olan haklarının gasbedilmesine kesinlikle kaygısız ve tepkisiz kalmayacaklarını vurgulayan Hacıoğlu, yasanın geri çekilmesini istedi.

Kaynak: haber24

Read More →

Meclis, ikinci görüşmesinde Seçim Yasası’nda değişiklik teklifini kabul ederek, yurt dışında seçim sandıklarının sadece Bulgaristan’ın diplomatik misyonlarında açılması kararı aldı. Buna ilişkin yapılan oylamada 145 milletvekili kabul oyu, 27’si ret oyu ve 1’i ise çekimser oy kullandı.

Yapılan yasa değişikliğiyle başka ülkelerde Bulgaristan’ın konsoloslukları ve büyükelçiliklerinin dışında başka yerlerde seçim sandıkları açılmasına izin verilmeyecek.

Değişikliğe göre Merkez Seçim Komisyonu, seçim gününden en geç 57 gün önce yurt dışında seçim sandığı açılmasına ilişkin koşulları ve prosedürü belirleyeceği gibi yurt dışındaki Bulgaristan vatandaşlarının sadece ülkenin diplomatik temsilciklerinde oy kullanmalarına ilişkin koşulları, prosedürü ve organizasyonunu da belirleyecek.

Vatansever Cephesi (VC) Eşbaşkanı Krasimir Karakaçanov, VC Milletvekili İskren Veselinov’un sunduğu kanun teklifinin kabul edilmesiyle Türkiye’deki vatandaşların organize olarak seçimlerde oy kullandıkları olayların azaltılmasının amaçlandığını belirtti.

Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Milletvekili Çetin Kazak, “Bulgaristan vatandaşlarının sadece diplomatik ve konsolosluk temsilciklerinde oy kullanmalarını zorunlu kılarak, pratik kısıtlamalar getiriyorsunuz” dedi. Kazak’ın ifadesine göre Bulgaristan’ın Avrupalı Geleceği İçin Vatandaşlar (GERB) Milletvekilleri, vatanseverlerin aklına uyup teklifi destekleyerek, yanlış yapıyorlar. Kazak, bu kararı HÖH partisinin hiçbir zaman kabul etmeyeceği ilkesiz bir yaklaşım olarak niteledi.

Yurt dışındaki Bulgaristan vatandaşlarının bu karara nasıl tepki verecekleri belli değil. Şimdiye kadar seçimlerde okul, üniversite binaları, salonlar ve hatta dükkanlarda bile sandık açıp oy kullanılmasına izin vardı.

Kaynak: Kırcaali Haber

Read More →

Bugün Sofya’da düzenlenen Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) 9. Olağan Milli Konferansına 900 delegenin yanı sıra yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda misafir katıldı.

Konferansa katılan konuklar arasında ABD, Rusya, Büyük Britanya Büyükelçiliği temsilcileri, Avrupa Liberal ve Demokratlar İttifakı (ALDE) Başkanı Hans van Baalen, bazı siyasi parti temsilcileri, Türkiye’den CHP Genel Sekreteri ve Milletvekili Kamil Okyay Sındır, CHP Milletvekilleri Emre Köprüllü, Ceyhun İrgil, Erdin Bircan, Erkan Aydın, Vecdi Gündoğdu, Candan Yüce, Bülent Öz, MHP Milletvekili Saffet Sandıklı, Edirne, Kırklareli, Çorlu, Tekirdağ, Silivri, Kartal, Yalova, Nilüfer, Mudanya, Çerkezköy vs. Belediye Başkanları ve bazı STK temsilcileri yer aldı.

Konferansın ilk bölümünde HÖH Eşbaşkanları adına partinin üç yıllık raporunu Mustafa Karadayı okudu. Ardından bazı siyasi partilerin temsilcileri ve yurtdışından gelen misafirler birer selamlama konuşmaları yaparak Konferansın başarılı geçmesini dilediler.

Basına kapalı ikinci bölümünde HÖH Genel başkanı seçimi, Merkez Konseyi seçimi ve tüzükte bazı değişikliklerin yapılması gündem konusuydu.

HÖH Basın bürosundan yapılan açıklamada delegelerin oybirliği ile Mustafa Karadayı’nın HÖH Genel Başkanı seçildiği bildirildi.

Mustafa Karadayı’nın Genel Başkanlığa getirilmesi sürpriz olmadı. Bundan 1 hafta önce HÖH Onursal Başkanı Ahmet Doğan’ın İl Başkanlarıyla yaptığı toplantıda Karadayı’nın genel başkanlığa getirileceği sinyalini vermişti.

Kaynak: Kırcaali Haber

Read More →