Bugün 19 Mayıs 2016 tarihinde binlerce Bulgaristan Türkü komünist diktatör Todor Jivkov’un iktidardan düşmesine sebep olan bundan 27 yıl önce gerçekleşen Mayıs Olaylarını anma törenine katılmak için Cebel’e (Şeyh Cuma) akın ettiler. Aynı zamanda Cebel Günü olan 19 Mayıs, Kırcaali bölgesinden başka, Türkiye, yurt içinden ve yurt dışından gelen yüzlerce misafir tarafından büyük ilgiyle izlenen zengin bir programla kutlandı. Mayıs Olaylarını anma etkinliği Cebel Belediyesi ve 19 Mayıs Derneği tarafından düzenlendi.

Bu yıl ilk defa anma etkinliği kapsamında Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisi tarafından anma mitingi yapılmadı. Cebel Belediye Başkanı Bahri Ömer, Cebel Günü’nde her hangi bir siyasi partinin anma mitingi gerçekleştirmesini yasakladı. Bu sebepten dolayı anma etkinliğinde konukların konuşma yaptıkları sırada HÖH taraftarları “DPS, birlik, beraberlik, kardeşlik, demokrasi, çoğunluktayız, güçlüyüz, Kırcaali” şeklinde naralar attılar.

Resmi törenin açılışından önce totaliter rejimin kurbanları adına Cebel Camisi’nde mevlit okundu. Anma töreni ve Cebel Günü kutlama etkinliği Bulgaristan milli marşı ve AB marşı ile başladı. Ardından tüm Bulgaristan süreci şehitlerinin anısına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı.

Bu yılki Mayıs olaylarını anma töreninde resmi misafirler arasında T. C. Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, kardeş Bursa Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali, Bursa Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan, Yunanistan Kozlukebir (Arriana) Belediye Başkan Yardımcısı Cemal Ahmet, Yunanistan Dostluk Eşitlik Barış (DEP) Genel Başkanı Mustafa Ali Çauş, BAL-GÖÇ Genel Başkan Yardımcısı Sadık Yılmaz, Balkan Türkleri Federasyonu Genel Başkanı Nedim Dönmez, İzmir BAL-GÖÇ Başkanı Fahriye Ersoy, Ege Balkan Türkleri Federasyonu Genel Başkanı Hüseyin Kocaman, AK Parti Yıldırım İlçe Başkanı Hüdayi Yazıcı, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Danışmanı Ergün Ersoy, Yunanistan Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanı Koray Hasan ve Bursa Cebelliler Derneği Başkanı Dr. Gürçay Cem hazır bulundular.

Mayıs Olaylarının ana organizatörlerinden, olaylar sırasında milis güçleri tarafından öldürülesiye dövülen ve sınır dışı edilen İsmet Yılmaztürk Paliş, Hasan Bahar ve Fikret Gürpınar anma töreninde özel konuklardı. Cebel İlçesi’nden siyasi mağdurlar Muhammed Gölcüklü, Remzi Hasan, Tahsin Şerif, Nasuf Hüseyin ve Ramazan Ayyıldız da hakkıyla resmi konuklar arasında yerlerini aldılar.

Anma etkinliğinde aynı zamanda bağımsız milletvekilleri olan yeni kurulan Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar İçin (DOST) Genel Başkanı Lütfi Mestan ve tüm parti yönetiminin yanı sıra öte yandan Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Başkanı Mustafa Karadayı ve beraberindeki büyük bir parti heyeti de hazır bulundular, fakat siyasetçiler resmi konuklar arasında yer almadılar.

Programın sunuculuğunu yapan Fahriye Murat, “Cebel Günü, 27 yıl önceki direnişin kahramanlarının günü ve bu yüzden 19 Mayıs-Cebel Günü daha fazla siyasileştirilemez” ifadelerini kullanarak, siyasetçilerin kendilerini tanıtmamaları için ricada bulunduklarını belirtti.

Konukların tanıtımından sonra Bulgaristan Başmüftüsü Dr. Mustafa Hacı, Mayıs Olayları ve tüm Bulgarlaştırma süreci kurbanları için dua okudu.

Açılış ve selamlama konuşması yapan ev sahibi konumundaki Cebel Belediye Başkanı Bahri Ömer, siyasi görüşleri farklı olanlara karşı saygı duyduğunu belirterek, herkesin birbirine karşı saygı göstermesi çağrısında bulundu. Cebel Günü’nün gelenek, minnettarlık ve umudu birleştirdiğini ve Cebellilerin bununla gurur duyduklarını ifade etti. Doğu Avrupa’da komünizm rejimine karşı direnişin bu kasabadan 19 Mayıs 1989 tarihinde başladığını kaydeden Ömer, bu tarihin tüm ilçenin bayram günü olduğunu belirtti. Törende hazır bulunan Mayıs Olaylarının ana organizatörlerine teşekkür eden Bahri Ömer, Cebel İlçesi adına Türkiye’nin milli bayramı olan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladı. Bahri Ömer, “Biz sadece kendi tarihimize ve geleneklerimize karşı saygı göstermiyoruz, ilçemizin geleceğini de belirliyoruz. Çünkü elde edilen başarılar, bizi daha sorumlu ve yeni yeni başarılara imza atmak için daha çok çaba sarf etmemizi zorunlu kılıyor” dedi. Belediyenin gerçekleştirdiği termal su projesi ve başka önemli projelerine değinen Belediye Başkanı, tüm Cebellilerin bayramını kutlayarak konuşmasına son verdi.

Cebel Belediye Başkanı Bahri Ömer’in konuşması esnasında HÖH Partisi Genel Başkanı Mustafa Karadayı ve yardımcıları kürsüye doğru sırtlarını dönerek protesto eylemi yaptı.

Mayıs Olaylarının ana organizatörleri adına konuşan Hasan Bahar, ”Sizleri hiç unutmadık ve unutmayacağız. Buna adınız gibi emin olun. Şimdiye kadar bu kürsüden belirli düşüncelerden dolayı sizlere hitap edemedik. Şimdi ilk defa bunu kısa bir şekilde yerine getirmek isterim” dedi. Olayları şöyle özetledi: ”Önce açlık grevleri ilan edildi, o esnada bazı liderlerimiz tutuklanmaya başladı, örgütümüz inşa edildi, özellikle İsmet Yılmaztürk Paliş kardeşimiz tutuklandı ve bu da bizi aktif hale getirdi, rahmetli Mestan Ağa’nın cenaze törenini kitlesel bir yürüyüşe döndürme kararı aldık”. Hasan Bahar, “19 Mayıs gününün Cebel Belediye Başkanı Bahri Ömer’in teklifiyle Cebel Günü ilan edilmesi bizleri sevindirdi. Kendilerine ve oy veren tüm Meclis Üyelerine teşekkürlerimizi sunarız. Hepinizin çifte bayramınızı kutlar, soydaşlarımıza ve tüm Türk halkına başarılar dileriz!” dedi.

Tüm göçmen dernekleri adına Cebellileri selamlayan BAL-GÖÇ Genel Başkan Yardımcısı Sadık Yılmaz, “Cebel’i ben hiçbir zaman bu kadar görkemli ve kalabalık görmedim. Demek ki burada 1985’ten sonra olan yeni bir tarih yazılacak. 25 sene birilerine kayıtsız şartsız destek verdiğimiz arkadaşlarımızın sırtlarını bize dönmesini ben içime sindiremiyorum. Ama tarih her zaman hak ve hukukun yanındadır, bu böyle bilinsin. Cebel kahraman halkı 1984-85 senelerinde ne yazdıysa, buraların yeri zamanı geldiğinde doğru bir istikameti bulacağına inanıyorum” dedi.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Bursalılar adına Cebelleri selamlayarak, “Bugün hem Türkiye, hem Bulgaristan için güzel bir gün. Türkiye’mizin de 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun” dedi. 17 yıldır Cebel Günü etkinliğine katıldığını kaydeden Altepe, özgürlük mücadelesi verilen çok önemli bir gün olduğunu belirtti. Şehitleri rahmetle, minnetle, şükranla andığını ifade eden Altepe, “Bizler dostuz ve her zaman olduğu gibi bugün de buradayız” dedi. Kardeş Bulgaristan halkının her zaman yanında olacaklarını kaydeden Altepe, “Biz bütünüz, bir bütünün parçasıyız. Türkiye ve Bulgaristan kardeş iki ülke. Bizler bu birlikteliğimize devam edeceğiz. Araya düşmanlar girmesin, biz bu dostluğu yüzyıllarca yaşadık” dedi. Kahraman Cebel halkını tebrik eden Altepe, her zaman Bulgaristan’a yardımcı olmaya devam edeceğinin altını çizdi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı, “Birlikte üretelim, AB’ne birlikte mal satalım, birlikte gelişelim. Bulgaristan’ın buna ihtiyacı var. Birlikte çalışmamız lazım. Türkiye’den Bulgaristan’a hiçbir zaman zarar gelmez. Onun için iki ülkenin yakınlaşmasında her zaman büyük faydalar var” diye ifade etti.

Kırcaali’deki ikinci büyük caminin yapımı, Cebel’deki caminin onarımı, Cebel’e çöp arabası sağlanması gibi örnekler vererek, her zaman bölgedeki Türk halkına destek olmaya hazır olduklarını kaydeden Altepe, Cebellilerin özgürlük gününü kutladı.

Türkiye’yi temsilen törende hazır bulunduğunu hatırlatan Sofya Büyükelçisi Süleyman Gökçe, Bulgaristan’ın demokratik gelişiminde ilk ateşi yakan soydaşların öncülük ettiği Cebel şehitlerini anma günü ve Cebel Bayramı’nın kutlu olmasını diledi. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı da kutladı. Sadece Türkiye’nin temsilcisi olarak değil, Cebellilere bir kardeşi olarak hitap ettiğini kaydeden Gökçe, aynı şuur ve anlayışla kendini dinleyen Cebellilere de teşekkürlerini ve saygılarını sunduğunu ifade etti. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin söylediklerine ekleyecek pek bir şeyin olmadığını kaydeden Büyükelçi, anma etkinliğine gelen tüm soydaşlara ve Cebel halkına teşekkür etti. Anma törenine ev sahipliği yapan Cebel Belediye Başkanı Bahri Ömer’e, Başmüftü Dr. Hacı’ya, Türkiye’den gelen konuklara da teşekkür eden Gökçe, katılan tüm siyasetçileri selamladı. Bulgarlaştırma süreci şehitlerine Allah’tan rahmet dileyen Gökçe, 19 Mayıs’ın hem Cebel, hem Bulgaristan, hem Türkiye için çok önemli bir gün olduğunun altını çizerek, hem anma, hem bayram günü olduğunu belirtti. Gökçe, “Türkiye, Bulgaristan’ın en yakın bir dostu, hatta müttefiki ve komşusudur. Her zaman böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Biz her zaman beraber yaşadık, bundan sonra da beraber yaşamaya devam edeceğiz” dedi. NATO’da müttefik, AB’nde ortak olan dost ve komşu Türkiye ve Bulgaristan halklarının birlikte çok uzun bir tarihi olduğunu belirtti. Çifte vatandaşların bu dostluğa merkezi önem kattığını belirten Gökçe, Bulgaristan tam AB üyesi, Türkiye’nin ise AB ortağı olduğunu vurguladı. Türkiye’nin uzun geçmişte olduğu gibi uzun gelecekte de Bulgaristan’ın yanında olacağını vurgulayarak, ayrım, her hangi bir farklılık gözetmeyeceğini ve bugüne kadar da gözetmediğinin altını çizdi. Cebel’de şehitleri ve gazileri anmakla birlikte geleceğe bakmanın da çök önemli olduğuna işaret eden Büyükelçi, “Türkiye bugün dünyanın 16. büyük ekonomisi haline geldi çok şükür. Ve biz bundan en çok da komşularımızın Bulgaristan’ın, Yunanistan’ın ve diğer komşularımızın istifade etmesini istiyoruz, çünkü refah ortaktır. 2014-2015 yıllarında Türk iş adamlarının, yatırımcılarının dünyanın beş kıtasında yaptıkları yatırımın toplamı 15 milyar doları geçti. Maalesef, Bulgaristan’a çok az bir yatırım geldi, arzu ettiğimizin çok altında. Biz çok daha fazlasını arzu ediyoruz. Gençler göç ediyor, nüfus yaşlanıyor, ülkenin gücünü toplaması lazım. Yetişmiş insan gücünün olduğu yerde ve yatırımın avantajlı olduğu yerde yatırım geliyor zaten. Bu çok önemli rakam az evvel sizinle paylaştığım. Bunun üzerine hep beraber düşünmemiz lazım olduğunu zannediyorum. Çünkü bu meydandan ayrıldığımda hep beraber aslında aklımızda kalacak olan önemli bir şey bu. Bu önemli günde sizlere birlik, beraberlik, dayanışma, refah, mutluluk diliyoruz. Şehitlerimizi unutmayın! Bulgaristan’ın eşit haklara sahip çok önemli katkılar yapan vatandaşları, AB vatandaşları olarak üstünüze düşen görevleri unutmayın! Türkiye her zaman sizlerin ve tüm Bulgaristan halkının yanındadır, her zaman ihtiyacı olduğunda olmaya devam edecektir. Bulgaristan bizim gerçekten çok değer verdiğimiz, çok önemsediğimiz, çok kıymetli bir komşumuzdur ve bu tarihimiz, geleceğimiz, dostluğumuz, muhabbetimiz bitmeyecektir, hep beraber istikbale kadar beraber yaşayacağız” diye konuştu. Büyükelçi konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Bir sivil toplum anma etkinliğini siyasete karıştırmadığınız için ayrıca teşekkür ediyorum. Her demokratik ülkede olduğu gibi bunu yapmak için başka vesileler ve fırsatlar olacaktır muhakkak. Saygılar, selamlar”.

Daha sonra resmi konuklar tarafından Cebel Günü kutlamaları kapsamında düzenlenen spor turnuvalarında dereceye girenlere ödüller sunuldu.

Program ünlü Türk pop müziği sanatçısı Burcu Güneş’in sunduğu konserle devam etti.

Sanatçının sevilen şarkılarını seslendirdiği konser büyük ilgi gördü.

Kırcaali Haber
Kaynak: Resmiye MÜMÜN

 

Read More →

Kırım sürgününü konu alan “1944” adlı şarkısıyla Eurovision Şarkı Yarışması´nda birinci olan Jamala, kazandığı zafer ile yıllarca saklanan Kırım tarihinin herkes tarafından öğrenildiğini söyledi.

Eurovision Şarkı Yarışması´nda, Kırım sürgününü konu alan “1944” adlı şarkısıyla birinciliği elde eden Kırımlı Tatar sanatçı Jamala, kazandığı zafer ile yıllarca saklanan Kırım tarihinin herkes tarafından öğrenildiğini söyledi.

İsveç´ten Ukrayna´ya dönen Jamala´yı Borispol Havaalanı´nda yüzlerce hayranı çiçekler, Ukrayna ve Kırım Tatar Türklerinin bayrakları ile karşıladı.

Jamala, “Gelecek yıl yapılacak yarışmanın vatanımda, Kırım’da geçirilmesini isterdim. Şu anda Kırım işgal altında. Bir yılda işgalin kalkacağına emin değilim. Bunu inanmadığım için söylemiyorum ama bir yıl içinde bunu yapamayacağız” diye konuştu.
´Yıllarca saklanan tarihi herkes duydu´

Eurovision’da kazandığı zaferin ne anlama geldiğini anlatan Jamala, şunları kaydetti:

“Yıllarca kimsenin duymak istemediği, saklanan tarihi herkes duydu. Kırım Tatar Türklerinin tarihini değişik sözlerle sürekli rezil ettiler. Fakat önemli olan onların gerçek olmamasıydı. Bu zafer, adaletin var olduğunu gösteriyor. Bu zaferi gerçekten hak ettik. Çünkü pek çok acılardan geçtik. Çok sık bu şarkının hüzünlü olması nedeniyle Eurovision için uygun olmadığını duydum. Avrupa yeteri kadar bu şarkı ile (Kırım’ın) ilhakı, savaşı, devrimi ve Ukrayna’daki diğer acıları duydu. Görüyorsunuz Avrupa bana oy verdi, beni anladı ve hissetti. Çünkü bu şarkı oldukça içten ve Ukrayna yüzde yüz bunu hak etti.”

Bakanlar Kurulu tarafından kendisine Ukrayna halk sanatçılığı verilmesi hazırlığı konusunda da değerlendirmede bulunan Jamala, “Bu sadece bir kağıttır. Nasıl göründüğünü bile bilmiyorum. Benim için önemli olan sizin sevginizi hissetmek ve ben onu hissediyorum” dedi.

Kaynak: http://www.milletgazetesi.gr/

Read More →

– Askeri başarılarını, Balkan topraklarının gelişmesi için harcamıştır. Bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlamıştır.

– – Osmanlı Devleti uyguladığı “İstimalât” yani hoşgörü politikasıyla Müslüman ve Hıristiyan halkların barış içinde yaşadıkları bir ortamı oluşturmuştur.

– – Fetih kılıçla değil, ısındırıcı politikalarla yapılmıştır.

BAKEŞ’in- Batı Trakya Kültür Eğitim Şirketi- düzenlediği ve Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Kılıç’ın konuşmacı olarak katıldığı “Gazi Evrenos Bey ve Balkanlar” konulu konferans 14 Mayıs akşamı İskeçe’de gerçekleşti.

Konferansa BAKEŞ Genel Müdürü Pervin Hayrullah, İskeçe Muzaffer Salihoğlu Ortaokul-Lisesi Sahibesi Saime Kırlıdökme ve okulun Müdürü Erkan İmamefendi, İskeçe S. Müftü Yardımcısı Ahmet Hraloğlu, DEB Partisi İskeçe Sorumlusu Ozan Ahmetoğlu, Kozlukebir Belediyesi Toplumsal Hareket Başkanı Saadettin Şakir Hüseyin, Güney Meriç Derneği Başkanı Bekir Mustafaoğlu, Seyyid Ali Sultan Degâhı Vakfı Başkanı Ahmet Kara Hüseyin’in yanısıra diğer davetliler katıldı.

Toplantı BAKEŞ Gn. Müdürü Pervin Hayrullah yaptığı kısa selamlama konuşmasında Gazi Evrenos Bey’in Balkanlar’ın ve Batı Trakya’nın tarihi açısından çok önemli olduğunu belirtti.

Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Kılıç, Balkanlar’ın Osmanlı için çok önemli olduğunu, Batı Trakya’nın giriş kapısı rolünü oynadığını, Rumeli’nin Anadolu topraklarından daha öncelikli olduğunu ve hatta Divan-ı Hümayun’da Rumeli beylerbeyinin Anadolu beylerbeyinin önünde oturduğunu belirtti.

Balkan topraklarının buralara gelen Osmanlı’nın izlerini taşıdığını belirten Kılıç konuşmasına şöyle devam etti:

“1354 yılında Gelibolu’da büyük bir deprem oldu. O yıllarda savaşlar, isyanlar, saldırılar ve veba salgını dolayısıyla Batı Trakya’nın nüfusu çok azalmıştı. Osmanlı iskân metodunu kullanarak ve Süleyman Paşa’dan itibaren Karesi Beyliği topraklarından getirdiği konar-göçer ve yürükleri buralara yerleştirmiştir.

Bu süreçte en önemli isimlerden biri de Gazi Evrenos Bey’dir. Rumeli fetihlerinin komutanı, hayratlarının sahibidir. Osmanoğulları kadar eski bir tarihe sahiptir. Evrenos Bey’in doğumu bilinmiyor. Ölüm yılı Yenice Vardar’daki türbe kitabesinde 17 Kasım 1447 Çarşamba günü olarak belirtilmiştir. Kendisine “Gaziler Sultanı” ünvanı verilmiştir.”

Gazi Evrenos Bey’in akınlarının merkezi idare tarafından fermanla yönlendirildiğini ve Osmanlı’nın bölgeye huzuru getirdiğini vurgulayan Kılıç konuşmasını şöyle tamamladı:

“Osmanlı Devleti uyguladığı “İstimalât” yani hoşgörü politikasıyla Müslüman ve Hıristiyan halkların barış içinde yaşadıkları bir ortamın oluşturmuştur. Fetih, kılıçla değil, ısındırıcı politikalarla yapılmıştır

Evrenos Bey, Via Egnatia (Sol Kol ) yolu etrafında şehirler, vakıflar kurmuş, bu güzergâhı geliştirmiştir. Evrenos Bey, Gümülcine’yi yaklaşık on yıl ikinci üs merkezi olarak kullanmıştır. Kurduğu Vakıflar sayesinde bölge ve Balkanlar şenlenmiştir. Vakıfları müstesna vakıflara aittir. Kendisi bütün ekonomik gücünü Balkanlar’ın gelişmesine ve kalkınmasına harcamıştır. Gümülcine’deki bugün bilinen vakfını ev olarak kullanmıştır.

Gümülcine’nin fethi kendisine bir fermanla bildirilmiştir. Osmanlı kroniklerinde fetih konusunda farklı tarifler mevcuttur. 1383 yılına kadar burada yaşadığı ve ayrılınca da evini vakfa dönüştürdüğü tarihi kaynaklarda mevcuttur.

Kısacası Evrenos Bey, yağma akınlar yapan bir değildi. Askeri başarılarını, Balkan topraklarının gelişmesi için harcamıştır. Bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını sağlamıştır.”

Etkinliğin sonunda Yrd. Doç. Dr. Ayşegül Kılıç tebrik edildi ve BAKEŞ Gn. Md. Pervin Hayrullah kendisine çiçek takdim etti.”

http://www.burasibatitrakya.com/component/k2/item/5764-gazi-evrenos-bey-iskeçede-anlatıldı.html

Read More →

Siz, Lozan’ın bize tanıdığı bu hakları elimizden almak için devletin tüm gücünü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kullanabilirsiniz!

Siz, Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği’nin şubelerini basarak, resmi bir derneğin üyelerine ve azınlığa dönük faaliyetlerini durdurabilirsiniz! Yöneticilerini yargılayabilirsiniz!

Siz, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nı muhatap almadan, siyasi gücü kullanarak, azınlık insanının inanç özgürlüğünü ve özerkliğini “240 İmam Yasası” gibi antidemokratik yasalarla ortadan kaldırabilirsiniz!

Siz, çocuk azlığı bahanesiyle azınlık okullarını kapatarak, azınlık okullarında Türkçeyi yasaklayarak, çift dilli Türkçe-Yunanca eğitim verecek anaokullarının açılmasına müsaade etmeyerek, ihtiyaç duyulan azınlık ortaokul ve liselerinin açılmasına izin vermeyerek, azınlığımızın eğitim özgürlüğünü ve özerkliğini yok sayabilirsiniz!

Siz, ata yadigârı vakıflarımızın azınlığımız tarafından yönetilmesini ve istifade edilmesini engelleyebilirsiniz!

Siz, DEB Partisi gibi resmi partiye saldırıp cam çerçeve indirerek, rahmetli liderimizin arabasını çalarak, insanlarımızı korkutarak, psikolojik baskı uygulayabilirsiniz!

Siz, AİHM’sinin tarihi dernekler lehine verdiği kararları tanımayarak, tabelaların asılmasına müsaade etmeyebilirsiniz!

Siz, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığı’nın seçtiği Müftüyü tanımayarak, “Korsan Müftü” gibi aşağılayıcı sözlerle azınlık insanının hür iradesini yok sayabilirsiniz!

Siz bunları yaparak, azınlık insanının bu ülkede mutlu birer vatandaş olarak yaşamasını, bu ülkeye hizmet etme aşkını ve bu ülkeye hissettiği aidiyet duygusunu baltalayabilirsiniz!

Ancak şunu bilmenizi isteriz ki;

Bizler her daim bu ülkede kendi kimliğimizle Türk ama mutlu birer Yunan vatandaşı olarak yaşamanın kavgasını demokratik ve yasalar çerçevesinde vermeye devam edeceğiz. Yılmadan ve yorulmadan, ecdat mirası “hoşgörümüzü” koruyarak, azim ve sabırla bu dava, bu mücadele artarak devam edecektir. Üzerimizdeki bu tarifsiz baskının tüm dünya tarafından duyulması için bir eylem planının artık hayata geçirilme zamanı geldiğini tüm kamuoyuna saygı ile duyururuz.

DEB PARTİSİ

Read More →

25. Uluslararası Hıdırelez Bahar Şenlikleri kapsamında Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu, Gostivar Uluslararası Vizyon Üniversitesi ve Makedonya- Valandova Çalıklı Hıdırellez Bahar Şenlikleri Derneği tarafından düzenlenen 21. Uluslararası Türk Kültürü Sempozyumu 6-10 Mayıs günleri Makedonya-FYROM-Başkenti Üsküp’te gerçekleşti. Sempozyumun Onursal Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu’nun, “Bu sempozyum dünyada düzenlenen en eski Türkoloji kongresidir. Türk kültüründen zengin daha fazla kültür varsa gelsinler konuşalım” sözleri dikkat çekti.

Sempozyuma T.C. Üsküp Büyükelçisi Ömür Şölendil, Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Selami Tahir, Uluslararası Vizyon Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fadıl Hoca, Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Makedonya Türk Sivil Teşkilatları Birliği, Yunus Emre Enstitüsü yetkililerinin yanısıra Makedonya eski devlet bakanlarından Hadi Nezir v.d. davetliler katıldı.

Yapılan protokol konuşmalarında Sempozyumda Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu Başkanı Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu, UNESCO’nun Hıdırelez’i çok yakında somut olmayan dünya kültür mirası listesine alacağını belirtti.

Nasrattınoğlu, “Türk kültürünün yaşatılması çok önemlidir. Burada bir çok etkinlik yapılıyor. Ancak folklor çok önemli. Yaşantımızın her yanı folklor. Bizim ecdadımız bunu dünyaya en güzel şekilde sunmuştur. Bundan sonra Türk kültürü, folkloru, geleneksel sanatlarımız dünyanın her tarafında yaşatılacaktır. Bu konuya gençlerin de eğilmesi beni cesaretlendiriyor. Bu konu gelecekte çok daha fazla konuşulacak dünya kültürü olacaktır. Bu dünyada devam eden en eski Türkoloji kongresidir ki 40 yıldan bu yana devam etmektedir.” Görüşlerine yer verdi.

Sempozyum geleneksel Türk sanatları sergisinin açılmasıyla başladı.

Sempozyuma Türkiye, Bulgaristan, Azerbaycan, Kosova, Makedonya-FYROM, Yunanistan- Batı Trakya ve Arnavutluk’tan toplam 50 akademisyen, araştırmacı ve yazar katıldı.

Toplantıya Batı Trakya’dan Rodop Rüzgarı Dergisi Sahibi İbrahim Baltalı katıldı ve “Evliya’nın Yolunda Batı Trakya” adlı bir bildiri sundu.

Ayrıca sempozyumun “portre” yapma geleneği bu yıl da devam etti ve Üsküp’te Türk Dili ve Edebiyatı Fakültesi Dekanı olan Prof. Dr. İbrahim Nazım’ın portresi Türkiye’li öğretim üyesi Zeki Gürel tarafından anlatıldı.

Toplantı hatıra fotoğrafının çektirilmesinden sonra sona erdi.

Aynı günün akşamı, TRT sanatçıları, Üsküp Yunus Emre Enstitüsü’nün festival kapsamında düzenlediği etkinlikte bir konser verdi.

Sempozyuma katılan konuklar 7 Mayıs Cumartesi günü Kosova’da Sultan Murat Hüdavendigar Türbesini ve Prizren’i ziyaret ettiler. Pazar günü ise büyük Makedonya turu kapsamında Kalkandelen, Resne, Manastır ve Ohri yerleşim yerleri ziyaret edildi.

İbrahim Baltalı
www.burasibatitrakya.com

Read More →

Soruna HÖH ve DOST diye bakıldığında zaten hem orada azınlık olarak hem de burada siyaset yapan taraf olarak yenilmişsin demektir. Dahası şu an yapılan sadece Bulgaristan’daki siyaset üzerinden Türkiye’de konum elde etme çabası ile buradaki siyasi duruşa göre orada taraf tutma eyleminden başka bir şey değildir. Hiç kimse neden HÖH ya da neden DOST taraftarı olduğunu bilimsel olarak ortaya koymamaktadır. Sonuç olarak sorun, ne DOST ne de HÖH taraftarı olmaktır. Sorun 25 yıldır Bulgaristan’da demokratik hak ve özgürlükler ile özellikle Türk halkının başta eğitim, kültürel ve ekonomik, sosyal haklar konusunda; kolektif hakları bir kenara koydum sadece bireyse hakları konusunda diyorum, bugüne kadar yapılamayanlar, yapılması gerekenler ile bundan sonra atılması gereken adımların neler olduğunun ortaya konulmasıydı. Futbol takımı tutar gibi parti tutmak sadece paspas olmaya yol açar… Sahi son 25 yıldır yapılamayanlar ile bundan sonra yapılması gerekenler nelerdir? Önce bunu bir tartışalım mı? Bu konuda iafa tirmak isteyenlere önce büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 ile 1938 yılları arasında başta Bulgaristan olmak üzere Balkanlar ile buradaki Türkler konusunda izlediği politikaya ve ortaya koyduğu eserlere bakmalarıdır. Sahi DOST mu HÖH mü demek yerine artık asıl sorunu tartışmanın zamanı gelmedi mi? Sahi asıl sorun ne? Bulgaristan’da Türklerin 1960’lara kadar sahip oldukları okullarının ve kendi okullarını açma hakkı ne oldu? Hadi kendi okulundan vazgeçtim. En son haftada iki saate düşürülen Türkçe eğitim ne durumda? Unutulmasın ki, elestirilen Jivkov döneminde bile 1974′ kadar haftada 2 saat de olsa Türkçe eğitim hakki vardı? Türkçe gazete, dergi, radyo vb. ne durumda? HÖH mü DOST mu tartışması yerine artık bunları ve yapılması gerekenleri tartışmak gerekmiyor mu?…
Yoksa 15-20 yıl sonra tartışılacak bir şey kalmayacak…
Evet, sorun ne HÖH, ne de DOST…
Sorun ne Ahmet Doğan ne de Lütvi Mestan…
Fakat her şey güllük gülistanlıkmışçasına yapılan bu.
Bir tarafta HÖH takımını tutanlar
Diğer tarafta DOST’çular.
Oysa sorun bunca zamandır yapılması gerekenler
Fakat herhangi bir nedenle yapılmayanlar, yapılamayanlar…
Sorun genelde Bulgaristan’da gerçek anlamda bir demokrasinin yerleşmesi
Ve özelde Müslüman yani Türk azınlığın bitmek bilmeyen sıkıntıları.
Özellikle de ekonomik alanda yaşananlar.
Gel gör ki, sanki sorun bu değilmişçesine takım tutar gibi
Bir tarafta HÖH’çüler
Diğer tarafta DOST’çular…
Bir tarafta Doğancılar,
Diğer tarafta Mestancılar.
Peki insanlar, halk nerede?
Derdimiz hiç kimseye akıl vermek ya da Bulgaristan’da siyasete müdahale etmek değil,
Aklımız yettiğince, elimizden geldiğince
Sorunların çözümünde fikir boyutunda destek olmak…
Çünkü aynı coğrafyada yaşıyoruz
Ve daha da önemlisi pek çoğumuz Bulgaristan ve Balkan kökenliyiz.
Doğal olarak geride kalan insanlara sırtımızı dönme lüksümüz yok.
Evet, sorun ne HÖH ne de DOST
Ne Doğan ne de Mestan…
Sorun, Bulgaristan demokratik yaşama geçtikten sonra
Yapılması gerekenler ve yapılamayanlar konusunda
Tartışma ortamı yaratmak…
Gelin hep birlikte el ele verelim,
Sorunu yapay HÖH ve DOST ayrımından çıkarıp
Gerçek boyutuna
Yani halkın sorunlarının çözümüne katkı boyutuna indirelim,
Çünkü bu sorulara verilecek yanıt
Aynı zamanda bundan sonrası için de yol gösterici olacaktır…
Ben konuyla ilgili olarak
Elimden geldiğince düşüncelerimi ortaya koyacağım.
Sonrası sizlerin desteği ile şekillenecek.
Tespitlerin yol gösterici olması ve değerlendirilmesi dileğiyle.
Peki, yapılması gerekenler ya da yapılmayanlar, yapılamayanlar nelerdi:
1- İstihdam yaratma yani işsizliği ortadan kaldırma konusunda yeterince çaba harcanmadı
2- Benim de tanık olduğum bazı kırsal kalkınma merkezli yatırım ve destek taleplerine dönüş yapılmadı.
3- Halk, hizmet götürülmesi değil sadece itaat etmesi ve oy vermesi gereken topluluk olarak görüldü
4- Siyaset seçimden seçime gündeme geldi ve halk ancak seçim zamanı anımsandı.
5- Siyaset sadece parlamento ile sınırlı tutuldu. Sorunların çözümü için halkın desteği hiç aranmadı. Parlamentoda yeterli sayımız yok bahanesine dayanılarak sorunların çözümü konusunda toplumsal muhalefet oluşturulma yoluna gidilmedi.
6- Türk halkının yaşadığı sorunların çözümü konusunda Bulgar halkın ikna edilmesi konusunda çaba harcanmadı, gerekli politikalar üretilmedi.
7- Türkçe eğitim konusunda gerekli adımla atılmadı.
8- Türkçenin, seçim alanlarında kullanılmasının yasaklanması karşısında, kamusal alanda kullanılması konusunda gerekli adımlar atılmadı.
9- Türk kültürü folklor dışına taşınamadı ki, o da çok cılız ve yetersiz kaldı.
10- Sorunlar, çözüm üretilmesi yerine zamana yayılarak halkın var olanı kabullenmesi sağlandı
11- Türkçe basın yayın konusunda bir iki cılız adım dışında hiçbir çaba harcanmadı.
12- Parti bölünmesi konusunda bu kadar duyarlı olanlar ki, zamanı gelince bu konuya da ayrıca değineceğim, Müslümanların yani Türklerin kendi içinde bölünmesi karşısında gerekli adımlar atılmadı.
13- Parti içi demokrasi işletilmedi. Farklı düşünenler “hain”likle suçlandı ve bu bölünmeyi daha da hızlandırdı.
14- Toplumun güncel temel ekonomik, kültürel vb. sorunlarıyla ilgilenilmek yerine ATAKA ile yapay ve sonu gelmeyen gereksiz tartışmalara girildi ve böylece asıl gündem değiştirildi.
15- Aynı şekilde ülkenin ve toplumun geleceğine yönelik ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb. politikalar üretmek yerine kısır ve duyguları okşayıcı ve her iki tarafın da işine gelen fakat hiç sonuç alınamayan sahte milliyetçi söylemler üzerinden politika üretildi. Kısaca insanlar; hem Türkler hem de Bulgarlar yapay bir tehditle karşı karşıya bırakılarak gerçek sorunlarından uzak tutuldu.
16- Kırcaali Belediyesi’nin faşist iktidar döneminde kutlanan “21 Ekim Kırcaali Günü”nü yeniden hayata geçirme örneğinde olduğu üzere, ilin Osmanlı’dan kurtarılışı bazen tarih bilgisi yetersizliğinden bazen de bilinçli olarak resmi kutlama günü olarak kabul ediliyor. Benzer yanlışlar başka konularda da yaşandı. Oysa gelinen noktada artık iki tarafın da yapması gereken birbirinden kurtarılma günlerinden vazgeçmek olmalı. Çünkü bunu hiç kimseye faydası yok.
17- Aynı şekilde Kırcaali’de her saat başı saat kulesinden çalınan ve Türkleri aşağılayan şiirlerin besteleri örneklerinde olduğu üzere sorunun çözümü konusunda herhangi bir adım atılmıyor. Oysa böyle ırkçı bir yaklaşımın hiç kimseye faydası yok.
18- Türk azınlık, iki ülke arasında barışı sağlayıcı ve ekonomik ilişkileri geliştirici bir öğe haline getirilemedi.
19- İki ülke arasındaki ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerin geliştirilmesi konusunda yeterli destek sağlanamadı, aracı olunamadı.
20- Azınlıkların milli kimliği ve kültürünü yaşatma, üretme, geliştirme ve gelecek nesillere aktarma konusunda yeterli çaba harcanmadı.
Evet, benim gözlemlerim ve tespitlerim şimdilik bunlar. Konuyla ilgili herkesten ricam küfür etmeden, hakaret etmeden önerilerini gündeme getirmeleri…
Son Söz: Çözüm üretmeyen çözümün parçası olur.

Metin Edirneli
Kırcaali Haber

Read More →

Geçen Nisan ayının sonlarında, Bulgaristan Parlamentosundaki sağ patriotar görüşlü milletvekillerin oylarıyla seçim kanununda bazı değişiklikler yapılmıştı. Bu değişiklikle, Türkiye’de yaşayan 1989 göçmenlerinin, yani yurtdışındaki Bulgaristan vatandaşlarının genel seçimlerde oy kullanma hakları kısıtlanıyordu.

Bu seçim yasasına göre, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan Bulgaristan vatandaşlarına, Avrupa’nın her hangi bir şehrinde 100 seçmenin dilekçe verildiği taktirde bir sandık kurulurken, Türkiye’de sadece Bulgaristan dış temsilciliklerinde ve bir milyondan fazla insanın yaşadığı şehirlerde oy kullanma hakkı getiriliyordu; Çorlu, Lüleburgaz, Tekirdağ vs gibi yüz binlerce göçmenin yaşadığı merkezlere tek bir seçim sandığı hakkı verilmiyordu.

Ancak bugün, bu antidemokratik yasanın Bulgaristan Cumhurbaşkanı Plevneliev tarafından veto edildiği bildirildi.

Plevneliev’in makamından yapılan açıklamada, “Cumhurbaşkanı şuna inanmaktadır ki, Seçim Kanunu, yurtiçinde olduğu gibi, yurtdışında da adaletli bir şekilde yapılmalıdır, bu konudaki her demokratik değişime destek vermektedir. Fakat bu, yurtdışındaki Bulgaristan vatandaşlarının eşitlik ilkesinden çıkarak yapılmamalı. Kötü seçim deneyimlerinin önüne geçilmesi için, ulusal bölünmelere sebep vermemeli. Demokrasi, seçimlerle yaşar. Çünkü seçim günü, vatandaşların enerjisiyle, onların hareketliği nedeniyle, siyasi kurumlar temsil ve yasal statü kazanırlar. Seçim kuralları, meclisteki partilerin arasında bir denge sağlamak ve vatandaşların kendi temsilcilerini en yüksek seviyede temsil hedefini gütmektedir…” denilmektedir.

Bilindiği gibi, Bulgaristan’daki aşırı sağ, iktidardaki GERP ve eski rejimin tek partisi BKP’nin devamı olan BSP partilerinin, Nisan ayı sonunda çıkardığı seçim yasası, Türkiye’de yaşayan ve aynı zamanda Bulgaristan vatandaşı olan 1989 göçmenlerinin seçme haklarının elinden almak için çıkardığı bir yasadır.

Yine bilindiği gibi, daha önceki senelerde, HÖH/D(p)S’nin de desteklediği bir seçim yasasıyla, başka ülke vatandaşlığı bulunanlara Milletvekili, Belediye başkanı seçilme hakları yoktur.

Bulgaristan’daki patriotar çevreler, bu yeni seçim yasasının, Türklerin seçme haklarının kısıtlanması, yeni kurulan ve çoğunluğu Türklerden oluşan DOST partisinin önünü kesmek için çıkartıldığı gerçeğini saklama gereğini dahi duymuyorlardı…

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Plevneliev’in, bu antidemokratik seçim yasasını veto etmesi, Türkiye’de yaşayan 1989 göçmenlerini memnun etmiştir.

http://www.balkanlar24.com/2016/05/07/plevneliev-1989-gocmenlerine-secime-hakki-vermeyen-yasayi-veto-etti/
Durmuş Arda

Read More →

Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şubesi ve Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği “Lozan Antlaşması Işığında Türk –Yunan İlişkileri” konferansı konuşmacı olarak Kadir Has Üniversitesi Öğretim üyesi Prof.Dr.Serhat Güvenç katılımı ile 28 Nisan 2016 tarihinde İzmir Ticaret Borsası’nda gerçekleştirildi.

Konferansa İzmir Barosu Bşk. Av. Aydın Özcan, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Kayapınar, Başbakanlık Yurt Dışı Türkler İzmir Ofisi Koordinatörü Dr. Fırat YALDIZ, Lozan Mübadilleri Derneği Kurucu Başkanı Selim YILDIRAN, Sancak Kosova Rumeli ve Dayanışma Derneği Başkanı Ömer OK, BTTDD İzmir Şube Başkanı Mümin Durmuş ve Yönetim Kurulu üyeleri, öğrenim amacıyla çeşitli ülkelerden gelen üniversite öğrencileri, İzmir de ikamet eden Rodos, İstanköylü ve Batı Trakyalı hemşerimiz katıldı.

Konferansın açış konuşmasını yapan Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı adalardaki Türkler ile Batı Trakya’daki Türklerin kültürel kimliklerinin Yunan Devleti tarafından tanınmadığını dile getirdi.

Lozan Antlaşması hakkında bilgi veren Prof. Dr. Serhat Güvenç, bu antlaşma ile Avrupalı devletler ile Türk Devleti arasında yüzyıllardır var olan hukuk, uyuşmazlıklar ve bazı önemli siyasi sorunların sona erdirildiğini ve antlaşmasının önemini gösteren durumlardan birinin de , Türkiye ile 1.Dünya savaşı galiplerinin eşit koşullar altında bir araya gelerek konferansı gerçekleştirdiklerinin belirtilmiş olması olduğunu söyledi.

Güvenç, 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye ve Yunanistan Krallığı’nın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine zorunlu göçe tabi tutması olduğunu anlattı.

Güvenç, Yunanistan’da yaşamakta olan Türklerin kültürel kimliklerinin tanınması gerektiğini ve bu bağlamda sivil toplum örgütlerinin önemli görevleri olduğunu belirtti.

Konferans sonunda Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği İzmir Şube Başkanı Mümin Durmuş ve Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Prof. Dr. Serhat Güvenç’e çiçek takdim etti.

http://www.burasibatitrakya.com

Read More →